Bir Afyonkarahisar Sevdalısı: Dr. M. Sadettin Aygen


Bu yazı, 23 Mart 2010'da Kocatepe Gazetesinde yayınlanmıştır.

HASAN ÖZPUNAR

 

Bu haftaki yazımızı, aslen Çanakkale’li olmasına rağmen ömrünün 40 yılını Afyonkarahisar’a adeta vakfeden, bu toprakları ve yetiştirdiği değerleri bir çoğumuzdan daha fazla tanıyan ve tanıtmaya gayret eden Mehmet Sadettin AYGEN’e, halk arasındaki namıyla Pepe Doktor’a ayırdık.
M.Sadettin Aygen, İlk mektep muallimi Necati Bey’in oğlu olarak 6 Mart 1338 (1922) tarihinde Çanakkale’nin Ezine İlçesi’nde dünyaya geldi. Dedesi Çanakkale Savaşı’nda Cevat Paşa’nın emrinde görev subaylardan İbrahim Efendi’dir.


Hayat serüveni Bozcaada’da başlar


İlkokul öğretmeni olan babasının tayini üzerine 1922 yılı sonlarında Bozcaada’ya gelir ve 1935 yılına kadar burada kalırlar. Bu yıllar Onda derin izler bırakmıştır, öyle ki yıllar sonra burada geçen çocukluk anılarını da aktardığı ‘’Bütün Yönleriyle Bozcaada’’ isimli kitabı yayınlamıştır. Bu kitap yakın zamana kadar Bozcaada üzerine yazılmış ilk ve tek kitaptır.


İlkokula, Latin harflerinin kabul edildiği 1928 yılında Bozcaada İstiklal İlk mektebi’nde başladı. Atatürk’ü ilk kez o yıl Çanakkale ziyaretinde görür. 


’’Atatürk’ü ilk kez o yıl gördüm. Yeni harfleri öğretmek için Çanakkale’ye gelmişti. Ben ilkokul çağında bir çocuktum. Hükümet binasının avlusunda evvela sesli harflerle başlayan alfabeyi ilk defa Onunla beraber okudum.’’ (1)


İlkokul sonrası orta tahsili için Çanakkale Orta Mektebi’ne kaydolur. Orta ikinci sınıfa başladığı günlerde babası İmroz (Gökçeada)’a tayin edilince Bozcaada’dan ayrılırlar.
Aynı yıllarda kendisini derinden etkileyen olaylardan birisi de Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un ölümü olmuştur.
‘’Akif vefat ettiği zaman ben ortaokul öğrencisi idim. Buna rağmen hıçkıra hıçkıra ağladığımı unutamam.’’ (2) 


1937-1938 Eğitim –öğretim yılında Bursa Erkek Lisesi’ne başladı. Bursa’daki okul yıllarından yıllar sonra hasretle bahseder


’’Şimdi hepsi mazide kaldı. Seneler ne çabuk geçiyor; son sınıfta iken Foto Yıldız’da çektirdiğim artistik fotoğraf, cumartesileri gittiğimiz Tayyare sineması, nefis pastalarını yediğimiz Uludağ Pastanesi, yeşile doğru gezintilerimiz ve nihayet mezun oluşumuz tatlı bir bir mazinin hatıraları ile anıyorum..’’(3)


Burada okurken fikir hayatını şekillendirecek hocalarla ve fikir adamlarıyla tanışır. “Bu vatan kimin‘’ şiiri ile tanıdığımız Orhan Şaik Gökyay ve Fethi Tevetoğlu bunlardan bazılarıdır.
Bursa Erkek Lisesi’nden sonra İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne kaydolmuş ve 1940-1946 yılları arasında yüksek tahsilini burada yapmıştır. Mezun olduğu yıl yayınladığı ‘’Kısa Dermatoloji’’ isimli kitap mesleği ile ilgili yayınladığı ilk ve tek kitaptır.


Afyonkarahisar’a 
yedek subay olarak gelir


Askerlik hizmetini Yedek subay olarak Kütahya Hava Alayı’nda yaparken o yıllarda Afyonkarahisar’da bulunan Hava Taburu’na gönderilir ve 40 yıl sürecek olan Afyonkarahisar yılları başlar.


İlimizde askerliğini yaparken aynı tarihlerde Ziraat Bankası Afyonkarahisar Şubesi Müdürlüğünü yapan Rıfat Bayatlıoğlu’nun kızı Meserret Hanım ile tanışır. İlerleyen günlerde Kayınpederi olacak olan Rıfat Bey,1897 Konya Beyşehir doğumlu olup yedek subaylığını Hicaz’da yapmış, Medine Müdafaası’nda görev almış, İngilizlere esir düşmüş, esaret sonrası Kurtuluş Savaşı’na katılmış ve İzmir’e ilk giren birliklerin içinde bulunmuştur. Savaş sonrası Ziraat Bankası’nda çalışmaya başlamış ve 1943 yılında Şube müdürü olarak geldiği Afyonkarahisar’da şimdiki Ziraat Bankasının bulunduğu yeri satın alarak ilk banka binasını yaptırmıştır.(4) Belki de bir Milli Mücadele kahramanı olması sebebiyle tanıştığı Rıfat Bey’in kızı Meserret Hanım’la evlenir ve Afyonkarahisar’a yerleşerek muayenehane açar. Esasen Afyonkarahisar’ın Milli Mücadele’nin dönüm noktası olması Aygen gibi milli duyguları güçlü birisinin buraya yerleşmesinde ana sebeplerden sayılabilir. Aşağıdaki satırlar Onun Afyonkarahisar’a hangi hislerle 40 yıl hizmet verdiğini anlatmaya yeter sanırım.


’’ Senelerce önce, Afyon’a geldiğim zaman, 30 Ağustos törenlerine ilk defa iştirak edince şaşırmadım dersem yalan söylemiş olurum. Çünkü ben Afyon’a gelinceye kadar sadece 30 Ağustos Zafer Bayramı’nın kutlandığı yerlerde bulunmuştum. 26,27 ve 30 Ağustos Dumlupınar törenleri beni heyecanlandırdı. Kocatepe’nin, Kalecik Sivrisi’nin, Çiğiltepe’nin, Tınaztepe’nin, sayısız şehit ve gazinin kanları ile yoğrulmuş muhteşem manzaralı Dumlupınar’ın burcu burcu kahramanlık kokan ovaları ve tepeleri sonsuz heyecanlara kapılmama sebep oldu.( 5 ) 


‘’Türk’ün kara talihi Afyon ufuklarında ağardı. Bugünkü varlığımızı o günlere borçluyuz. O gün akan mübarek şehit kanları bugünkü varlığımızı yarattı.’’ 


Afyon Basını’nda da iz bıraktı


Aygen bir taraftan mesleğini icra ederken diğer taraftan ilerde Afyonkarahisar’ın köklü gazetelerinden biri olacak ‘’Türkeli‘’ni önceleri dergi olarak yayınlamaya başlar. 7 Kasım 1951 tarihinde çıkmaya başlayan Türkeli, Afyonkarahisar’dan ayrıldığı 1987 yılına kadar Aygen’in idaresinde tam 36 yıl boyunca kesintisiz olarak yayınlanır.


Milli ve manevi değerleri ön planda tutan, Afyonkarahisar’ın menfaatini savunan Türkeli Gazetesi bugün basın hayatında olan pek çok kişi içinde bir okul vazifesi görmüştür. 1960’lı yıllarda yayınlanmaya başlanan Kocatepe Gazetesi sahibi Şükrü Küçükkurt’un ifadesiyle Aygen; üstün zekalı, çok okuyan gerçek bir fikir adamı olduğu kadar her yönüyle günümüz insanlarına örnek niteliklere sahip, dört dörtlük bir gazetecidir.(6) 


Matbaası kültür yuvası


Gazetenin yanı sıra çıkarttığı yayınlarla da ilimiz fikir ve kültür hayatına büyük katkılarda bulunmuştur. Çevresindekileri araştırmaya ve yayın yapmaya teşvik etmiş, yapılan araştırmaları matbaasında basmıştır. Türkeli Yayınlarından çıkan kitaplar şunlardır;


1- Kısa Dermatoloji-1947
2-Atatürk ve Müzeciliğimiz-Musa Seyirci
3-Tarih Boyunca Mevlevilik-Yusuf Ilgar
4- Afyonkarahisar Atasözleri-Fikri Yazıcıoğlu
5-Afyonkarahisar Camileri-1973
6-Afyonkarahisar Kaplıcaları Ve Maden Suları-1979
7-Şair Ve Mutasavvıf Gülaboğlu Muhammed Askeri-1980
8-Afyon’da Söylenen Ninniler-1980
9-Afyonkarahisar Bilmeceleri-1980 Mehmet Şenkaya İle 
10-Afyonkarahisarlı Alim Ve Lügatçi Ahteri-1981
11-Ali Çetinkaya-1982 Behçetoğlu Muzaffer Görktan ileYü
12-Atatürk Afyon’da-1983 Behçetoğlu Muzaffer Görktan İle
13-Afyonkarahisar Masalları-1983-Süleyman Bozok ve Hüseyin Genç ile
11-Bütün Yönleriyle Bozcaada
12-Büyük Zafere Doğru-1984 Ahmet Tunca ve Ahmet Sarlık ile
13-Esirüddin Ebheri-1985
14-Afyon’daki Kadınana-1986
17-Afyon Dilek Ve Adak Yerleri-1986
18-Osmanlı Salnamelerinde Afyonkarahisar-1987 İsmail Hızal


Bu yayınlar günümüzde birçok kitaplıkta yer almakta şehrimizle ilgili pek çok konuda kaynak teşkil etmektedir.


Hayırsever Pepe Doktor


Gelelim doktorluğuna; 1948 Mart ayında Uzunçarşı’da Turunç Hanı’nın bugün Bedesten Lokantası olarak hizmet veren üst katında muayenehanesini açar. Evi’de muayenehanesinin hemen karşısında olduğu için hastaları gece bile Onu bulurlar. Daracık muayenehanede tavana kadar yığılmış kitapların içinde bir yandan da hasta muayene eder. Uzman doktor değildir, pratisyendir fakat her türlü hastalığa bakar. Özellikle fakir ve köylerden gelenlere baktığı için muayenehanesi sürekli dolu olur. Bu yönüyle özellikle köylerimizde çok tanınır. Parası olmayanlardan almaz, ilaç alamayanlara ilaçlarını verir. Sadece ilaçla değil bitkilerle tedavi yollarını da bilir. Genelde doğru teşhis koyar. Her hastaya baktığı içinde Tabipler Odası ile arası pek iyi değildir.
Kekeme olduğu için halk arasında Pepe Doktor namı iler tanınır. 1970’li yılların başında Afyon Lisesi Öğrencisi olan bugünün Vatan Gazetesi köşe yazarı Selahattin Duman, Sabah Gazetesi’nde yayınlanan bir yazısında o günlere ait bir anısını şöyle anlatır;


‘’Muhteşem dörtlü..


Komşumuz olan çocuk mütehassısı Dr. Cavit Güvençel şehre yeni tayin olmuş.. Evini taşımış, muayenehanesini açmış ve şehirdeki ilk mesleki günü.. 


Gelen giden olmadığından alt kattaki Rahmi Mirimoğlu'nun eczanesine inmiş.. O zamanlar az sayıdaki eczaneler doktorların sosyal kulübü gibiydi.. Hastadan artan zamanlarda orada oturup sohbet ederlerdi.. 


Cavit Bey "Be be ben.. Dok dok doktor.. Ca ca cavit.." diye tanıtmış kendini.. Yani kekeme biraz.. Buyur etmişler, kahvesini söylemişler.. Hal hatır sorma faslındayken kapı açılmış Demir Yolları'nın doktoru Yaşar Bey girmiş içeri.. 
Eczacı Rahmi Bey, yeni gelen doktoru tanıtmış Yaşar Bey'e.. Cavit Bey'in kekeleyerek verdiği selama o da "Mem mem memnun ol ol oldum.." diye karşılık vermiş.. O da kekeme.. 
Beş dakika sonra içeriye mevcut iki doktor kadar kekeme olan Dr. Nasır Bey girmiş.. Hecelere bölünmüş kelimelerden oluşan tanışma cümleleri yeniden tekrar edilmekte.. 
Lakin kentin yenisi olan Cavit Bey de "Acaba benim kekemeliğimle alay mı edilmekte?" diye kıllanmakta.. 
İki doktoru dikkatle izliyor, taklit çabası yok.. Orijinal kekemeler.. O sırada kapı bir kez daha açılıyor ve içeriye Dr. Saadettin Aygen giriyor.. 


Son giren kekemeliğin belki de en ileri örneği.. 
Eczacı Rahmi Bey için artık yapacak bir şey yok.. Kalfası Hilmi ile birlikte arkadaki ilaç odasına kaçıyorlar ki sessizleştirilmiş kahkahaları tezgahın öte yakasından görülmeye.. 


Son gelen Doktor Aygen'i misafir kekeme doktora tanıtmak, diğer iki kekeme doktora düştüğünden seremoni biraz daha uzuyor.. Yeni doktora tanıtılan Aygen'in de karşılık olarak bir laf etmesi lazım.. 


Ancak kekemeliği el ve ayak hareketleri ile destekli.. Diğerleri taksitle de olsa bir iki kelime söyleyebiliyor ama Dr. Aygen sadece söylemeye teşebbüs edip, eşelenir gibi hareketler yapıyor.. 


Dikkatle takip edeceksin ki eşelenmeyi destekleyen kol seyirtme hareketlerinden ne demek istediğini söktürebilesin.. 
İçinden "Bu kadarı olmaz" kuşkusu geçen Cavit Bey bakıyor ki diğer iki doktor da yeni gelene gülmekte.. Onlar güldükçe öfkesinden kızaran Dr. Aygen'in hareketleri de çırpınmaya dönmekte.. Durumu kabullenen Dr. Cavit onun ıstırap çekmesine fazla izin vermiyor.. 


"An an anlaşıldı ka ka ka kardeşim sen de biz biz biz bizdensin!" (7)


Dr.Aygen yaklaşık 40 yıllık bir hizmetin ardından Haziran 1987’de Afyonkarahisar’dan ayrılır ve İstanbul’a yerleşir. Ayrılırken yıllarca emek verdiği gazeteyi Hacı Hakkı Özsoy’a devreder, kitaplarını İl Halk Kütüphanesi’ne bağışlar.
Tek evladı olan oğlu Ali’nin vefatından sonra felç geçirir ve 5 Mayıs 1998 günü İstanbul’da vefat eder. Cenazesi Topkapı Kozlu Mezarlığı’nda defnedilir.


Aralık 1988’de Afyon Belediyesi bir karar alarak Devrane Parkı karşısındaki bir sokağa adını verir. Sağlığında yapılan bu jest Dr. Aygen’i çok sevindirir ve teşekkür mektubu yollar.(8) 


İlerleyen yıllarda İstiklal Mahallesi’nde yeni adliye binasının arkasında yapılan bir çocuk parkına da Dr. Sadettin Aygen adı verilir.


Sanırım ömrünün 40 yılını Afyonkarahisar’a adayan bir insan olan Dr. Aygen’in adını yaşatmak için yapılacak en iyi şeylerden biri kitaplarını yeniden basmak veya bir kültür kurumuna adını vermek olabilir. Yanılıyor muyum?


DİPNOTLAR
Dr. Mehmet Sadettin Aygen’in Afyon Kültür Hayatına Katkıları 5.Afyonkarahisar Arş. Sempozyumu Bildirileri sh.509-517 ,Yrd.Doç.Dr.Turan Akkoyun
Türkeli 10 Kasım 1962’’
Türkeli 12 Mart 1971
‘’Bir hocanın ardından‘’ Türkeli 24 Mayıs 1963
Büyük Zafere Doğru M.S.AYGEN-Ahmet Tunca –Ahmet Sarlık sh.59-61
Gerçekleşen Rüya Zafer Fuarı, Türkeli 14 Nisan 1976
Şükrü Küçükkurt, “Dr.Aygen’in Ardından’’, Kocatepe 6 Mayıs 1998
Sabah Gazetesi 20 Mart 2002
Beldemiz Dergisi sayı 16 Aralık 1988