Ercan KAPTANOĞLU
Geleceği Önemseyenler Derneği
(GÖNDER) İnternet Sitesi
Afyonkarahisar ilimize, hepimizin yolu düşmüştür. Güney illerine seyahatlerimizde mola verip dinlenmiş ve yolumuza devam etmişizdir.
Toplantı dolayısıyla Afyonkarahisar’a son gelişimde Afyonlu arkadaşım sana şehri gezdireyim deyince tabi ki dedim.
Önce Afyonun bahçeli evleri ile çevrili kenar mahallelerini, Orman İşletme Müdürlüğünce yapılan Afyon Kent Ormanı, Belediye Başkanlığınca yapılan park ve dinlenme yerlerini gezdik. Afyon sırtlarından kale ve eski şehrin resimlerini çektik.
Eski şehre doğru indik, bir kısmı restore edilmiş ahşap evler ve camiler gördük. Günlerden Cuma idi ve yürüyerek eski çarşı içini dolaşmaya başladık.
Cuma namazımızı Mevlevi Camiinde kıldık. Afyonkarahisar Mevlevihane’sinin Mevlevîlik töresinde Konya’dan sonra ikinci sırayı aldığını burada öğrendik.
Buradan Ulu Camiye doğru yürüdük, dışarıdan taş yapı gibi gözüken caminin içine girince bir şaşkınlık yaşadık. İnanılmaz güzellikle ahşap direkli, tavanı tamamen ahşap bir cami ile karşılaştık.
Kapı girişinde yazılı bilgileri okuduk. Ahşaba olan sevgimizden dolayı bu bilgiler bizim için yeterli olmadı ve sanal dünyadan araştırmalar yaptık.
En detaylı ve güzel bilgiyi Sayın Cevat AKKAYA’ nın Diyanet Dergisinin 237. Sayısında yazdığı makalede buldum. Bundan sonrasını Cevat beyin anlatımına bırakıyorum.
Karahisar Eteğinde Ahşabın Sukuneti: Afyon Ulucami
Yolunuz Afyonkarahisar’a düşerse, sizi pek çok cami kendine doğru çekecektir. Gerek şehir merkezindeki cami ve mescitler gerekse her biri tek başına millî medeniyeti temsil etme kabiliyetine haiz ilçe ve kasabalardaki İslam ibadetgâhları, sizi birer mıknatıs gibi tutup alıkoymaya çalışacaktır. Karahisari Camiler…
Hemen belirtelim, Selçuklulardan günümüze kadar, Afyonkarahisar da o kadar cami ve mescit yapılmıştır ki, biz hangi biri sinin ismini buraya kaydedeceğimizi şaşırmış, işi biraz da kolaycılığa vererek, bir makaleye atıf yapmayı hüner kabul etmişizdir. Bunlardan birisi Yusuf Ilgar ve Mustafa Karazeybek tarafından kaleme alınmış olan “Afyonkarahisar’da Cami ve Mescitler” adlı çalışma olup, bu kaynakta cami ve mescitler yüzyıllara ve bulundukları yerlere göre tasnif edilmiş, özellikleri tek tek sıralanmıştır. Bunlar arasında bugün ayakta olmayanlara da yer verilmiş, bunların hangi sebeplerle yok olduğu belirlenmeye çalışılmıştır.
Bugün Selçuklu, Anadolu Beylikleri ve Osmanlı dönemlerinden camileri bünyesinde taşımakta olan Afyon’dan, bu yazımızda Beylikler Dönemi’nin en önemli eserleri kabul edilen ve mimari zenginliği ile dikkatleri üzerine çeken Ulu Cami üzerinde duracağız. (Kaynak olarak Cevat Akkanat’ ın yazısından istifade edilmiştir)
Hoca Bey Camii Yahut Cami-i Kebîr…
Afyonkarahisar’da Selçuklulardan günümüze intikal eden nadir eserlerden birisi olan Ulu Cami, 19. yüzyıla kadar Hoca Bey Camii olarak bilinmiş, bu yüzyıldan sonra ise Cami-i Kebir (Ulu Cami) olarak anılmaya başlanmıştır. Yapı, 40 ahşap direk üzerine oturtulmuş olması sebebiyle “Kırk Direkli Camii” olarak da anılmaktadır.
Ulu Camii, Afyon’un en eski yerleşim birimlerinden olan Hıdırlık Tepesi ile 226 m. yüksekliğindeki Afyon Kalesi’nin arasındaki derin vadiye (Kale’nin güneybatı eteğine) inşa edilmiş olup, bugün kendi adıyla anılan (Cami-i Kebir) caddededir.
İnşa kitabesine sahip olmamasına rağmen, Afyon Ulu Camii’nin yapılışı ve gelişimi ilgili bilgileri bünyesinde bulunan kitabelerden öğrenebiliyoruz. Bunlar arasında, mihrap ve minberdeki ki tabelerle, batı kapısındaki mermer yazıtlar yer almaktadır.
Caminin doğu kapısındaki iki mermer yazıta göre, Selçuklu Veziri Sahip Ata Fahrettin Ali’ nin oğlu Afyon Sancakbeyi Nusreddin Hasan tarafından 1272-1277 yıllarında Mimar Emir Hacı Beye yaptırılmıştır.
Afyon’un en büyük camilerinden birisi olan yapı 1033 m 2 üzerine kurulmuştur. Büyüklüğü sebebiyle bir dönem cuma camii olarak kullanılmış olan yapının duvarları dıştan moloz taştan olup üç sıra kesme taş hatıllarla cephe üç bölüme ayrılmıştır. Taşların araları Horasan harcı ise derzlenmiştir. Üstte, saçak altlarına ise toplam 24 (biri kırılmış) çörten (taştan yağmur oluğu) yerleştirilmiştir. Ağaç direkli camilerin ilki… Afyon Ulu Cami, Anadolu Selçukluları dönemini temsil eden Ankara Arslanhane Camii (1289-1290) ve Beyşehir Eşrefoğlu Camii (1297) ile birlikte, ağaç direkli camiler grubunu oluşturarak, Anadolu’daki Ulu Cami tipleri arasında ayrı bir yer edinirler. Beyşehir Eşrefoğlu Camii’ni dergimizde ele almıştık. Bu ahşap camilere Sivrihisar Ulu Camii (1275), Ayaş Ulucami’ ni (i3.yy) ve Kastamonu Kasaba Köyü Camii’ ni de ilave edebiliriz. Fakat Afyon Ulu Camii, bu tarz camilerin Anadolu’daki ilk örneği kabul edilmektedir.
13. yüzyıl Selçuklu dönemi ağaç işçiliğinin güzel örneklerinden birisi olarak görülen Ulu Cami, çarpık dikdörtgen planlı ve beş sıralı kırk ahşap sütunla taşman ahşap kirişli düz örtü üzerine toprak damlı olarak yapılmıştır. Caminin toprak damı, Cumhuriyet devrindeki onarımlar sırasında değiştirilmiştir. Bugün cami üst örtüsü çinko çatı ile kaplıdır.
Caminin içine doğu, batı ve kuzey cephelerdeki üç kapıdan girilebilmektedir. Bunlardan doğudaki kapı cami zemininden aşağıda olup, bu kot farkı üç basamaklı bir merdivenle telafi edilmektedir. Bunun tersine batıdaki kapı zeminden hayli yüksekte olup, harim zeminine ulaşmak için 10 basamaklı bir merdivenden inmeniz gerekir. Batı kapısındaki bu yükseklik kot farkından değil, dış cephedeki merdiven sisteminden kaynaklanmaktadır.
Ana mekân, iri mukarnas başlıklı ahşap ayaklarla kıble duvarına dikey 9 sahna (nef’e) bölünmüştür. Böylece insana sükûnet veren rahat bir mekân etkisi uyandırılmıştır. Cami ye büyük bir manevi hava kazandıran kırk ahşap sütunun tamamı birbirinden farklı başlıklarla tamamlanmaktadır. Bu mukarnas başlıkların biri diğerine benzemeden güzel motiflerle işlenmiştir. Ana mekândaki mukarnas başlıklı bu ağaç sütunlar 5.10 m. boyundadır. Sütunlar vasıtasıyla oluşan neflerden ortadaki nef 5.10 m. genişliği ile diğerlerine göre daha geniş olup, bu yönüyle sütunlar arası normal açıklık kabul edilen 3.70 m/yi aşmıştır.
Cami in iç mekânı farklı yönlerde (hatta birisi mihrabın üstünde) toplam yirmi üç pençe re ile aydınlatılmaktadır. Bu pencereler farklı özellikler gösterir. Kimisi yuvarlak veya sivri kemerli, kimisi köşeli olan pencereler, yapının birkaç tamir gördüğüne işaret eder. Taş mihrap, ahşap minber… Ulu Camii’nin sıcak atmosferinde mukarnas nişli sade taş mihrap ile geometri k geçmelerle süslü ağaç minber önemli pay sahibidir. Cami in altı sıra mukarnas nişli mihrab1 kesme beyaz kireçtaşından yapılmıştır. Mihrabın tarihi camiyle aynı olup Selçuklu taş işçiliğinin sadeliğini yansıtmakta iken, bugün modern yağlı boya nakışlarıyla çirkinleştirilmiştir. Mihrap nişinin alnında ve üç tarafında iki kitabe bulunmaktadır.
Mihrap alnındaki kitabede İhlâs suresi yazılıdır. Nişin üç tarafını çevreleyen geniş bordür kitabe kuşağına ise nesih yazıyla Ayet-el Kürsi kaydedilmiştir. Bu kitabe kuşağında ayrıca, “Büyük Serhat zamanında fakir köle Sivastos’un oğlu Ali Bey, Mahmud7 un oğlu Hacı Murat” isimleri okunmaktadır. Aynı kitabede yazı ustalarının imzası niteliğinde de işaretler bulunmaktadır. Bütün bunlardan, mihrabın Selçuklu Sultanı II. İzzettin Keykavus tarafından yaptırıldığı, Ulu Camii nakışlarının ise Nakkaş Mahmud oğlu Hacı Murat tarafından yapıldığı düşünülmektedir. Hattat ve nakkaş Hacı Murat, caminin tavanı, direk başlıkları ve kiriş bedenlerindeki çiçek motiflerini de işlemiş, aynı zamanda ayetler ile Esmâ- ül-Hüsnâ yazılarını yazmıştır. Mihrapla ilgili dile getireceğimiz son husus, camiin kuzeydeki kapısı batı duvarına doğru kaydırıldığından, kıble duvarının ortasındaki mihrap, giriş ekseni üstünde değildir. Kıble duvarına bitişik olan ve mihrabın sağında yer alan ahşap minber Selçuklu ağaç işçiliğinin en güzel örnekleri arasında olup, geometrik bezemeler, üçgen panolar ve geçmeler dikkati çekmektedir. Minber kapısı üzerinde ki küçük bir kitabede de: ” Büyük ve zirler Sülalesinden büyük devlet adamı Nusratu’d Devle ve’d Din Ahmet. Allah onun yardımcılarını aziz kılsın. Saltanatı zamanında 742 senesi Muharreminde bu cemaati toplayan mescidin imarına Allah Teâlâ’nın rahmetine muhtaç kulu merhum Muzafferuddin oğlu Mugisiddin Emir İsa muvaffak oldu” yazılıdır. Bu kayıt, camiin 1341’deki onarımıyla ilgili malumatı ihtiva etmektedir.
Orijinalliğini koruyan minber kapısı, Selçuklu tarzı oymalı, iki kanatlıdır. Bunun üzerinde ki kitabede ise bazı ayetler bulunmakta, ayrıca “Amele Emir Hac el Neccar 671 Rebiülevvel (1272)” şeklinde, camiin ve mihrabın ilk yapılışını da belli eden açık bir tarih yer almaktadır. Buna göre, camiin ve ağaç işlemelerin ustası, Dülger ( Neccar) Emir Hacı Beydir.
Camiin en zengin süslemelerini, geometrik geçmeler şeklinde bir arada toplayan minber, bugün yağlıboya ile sıvanmış olmakla beraber, Selçuklu ağaç işçiliğinin güzel örnekleri arasında yer alır.
Süsleme unsurları…
Afyon Ulu Camii ‘nin ahşap sütunlarının mukarnas başlıkları, ahşap tavan ve tavan kirişlerinin kaplamaları, çok renkli kalem işleriyle süslüdür. Bunlardan sütun başlıkları, sarkıt ve baklava dilimlidir. Boyalı nakışlara sahip sütun başlıklarında, mukarnasların her birinin içine birer çiçek motifi yerleştirilmiştir. Fakat bugün ahşap sütun başlıklarından çok azında söz konusu nakışlar mevcuttur. Başlıklar üzerine konan ahşap atkıların yan yüzeyleri renkli motiflerle işlenmiş ise de bugün bu motifleri görmek çok zordur. Bu süslemelerin çoğu harap olmuş, mukarnas başlıklar ve tavan kaplamalarını süsleyen kalem işlerinden sadece bazı izler kalmıştır. Camiin tavanında ve kadınlar mahfilinin üst kısmında nakışlar, konsol kıvrımları arasında ise yer ye r süslemeler bulunmaktadır. Bu süslemelerde mavi, lacivert, kırmızı renkler kullanılmıştır. Bitkisel motiflerde ise mavi, yeşil, san, kırmızı ve kahverenginin değişik tonları kullanılmıştır. Motifler bitkisel ve geometrik olup, zaman zaman rumi ve palmetlere de rastlanmaktadır.
Minare…
Ulu Cami minaresi 15. Yy’da Yıldırım Bâyezid devrinde yapılmıştır. Kuzeybatı kısmında yer alan ve birkaç yapı tekniği kullanılarak yapılmış olan bu minare orijinalliğini korumaktadır. Üçgenli bir pabucu ve dörtgen prizmal bir kaidenin üstüne bindirilen almaşık duvarlı sekizgen ikinci bir kaidesi bulunan bu minare, şerefe yüksekliğine kadar açık yeşil sırlı tuğladan baklava motifleriyle bezenmiştir. Minarenin 76 basamakla çıkılan şerefesi ise dört sıra kirpi burnu üzerine oturtulmuş korkuluklarla tamamlanmıştır. Ulu Cami minaresinin kaidesi yanma Osmanlı döneminde bir de çeşme eklendiğini belirtelim. “Anadolu Selçuklularından Erken Osmanlı Dönemine Minare Biçimindeki Gelişmeler” başlıklı makalesinde Afyon Ulu Cami minaresi inşa dönemi hakkında yapılan farklı yaklaşımlara temas eden Ali Osman Uysal, hem kullanılan malzemesi ve pabuç biçimi, hem de üzerindeki sırlı tuğlalarıyla, bu minarenin kesin olarak 14. yy .dan önceki bir tarihe mâl edilemeyeceğini kaydeder. Onarımlar…
Afyon Ulu Cami’ nin ilk büyük onarımı 1341 yılında Muzafferüddinoğlu Emir Abdullah Bey tarafından yaptırılmış ve doğu cephesindeki kapı üzerine bir kitabe konulmuştur. Yukarıda da temas ettiğimiz gibi, bu kitabede onanma ait bilgiler bulunmaktadır.
Cami bunun dışında 1765, 1851, 1950, 1969, 1978,1983, 1984, 2006 yıllarında bakım ve onarımdan geçirilmiştir. Söylendiğine göre, 2006’da- ki onarım sırasında müezzin mahfili ile kuzey girişi arasındaki korkuluklarla çevrili bölümde 3 tane mezar çıkmış, yeri belli olsun diye bu şekilde bir tespite gidilmiştir.
Bakım ve onarımlarında genel olarak en eski şekli korunan camiin çürüyen kimi ahşap unsurları değiştirilmiştir. Niyet ve nihayet…
Evliya Çelebi, 1671-1672’de Afyonkarahisar’a gelmiş, “Evsaf-ı kal’a-i sengbâr şehr-i Afyon Karahisar”ı anlatmış. Biz ise, yapılışından 738 sene sonra, Afyon Ulu Camii’ni ziyaret etme saadetine mazhar olduk. 2010 yılında bir Haziran öğlesinde güzel bir niyetine Ulu Cami’nin manevi ikliminde ikame ettiğimiz salâtı müteakip işbu yazıyı inşad ettik. Rabbim, hayırlara vesile kılsın…