Milli anayasa değişikliği önerileri - 1
Doç. Dr. Müjdat KAYAYERLİ

Doç. Dr. Müjdat KAYAYERLİ

yazıyor...

Milli anayasa değişikliği önerileri - 1

23 Mart 2018 - 10:38

Anayasa tartışmaları son 10 yılda gündemde olsa  da , çözüm noktasında siyasi partiler birbirleriyle anlaşamasa da 1982 Anayasımızın değiştirilmesi konusunda toplumda büyük bir istek olduğu aşikardır. 21 yüzyıla girerken dinamik, temel hak ve hürriyetlere gereken özeni veren, milli bir Anayasa ihtiyacının olduğu şüphesizdir.  Bu bakımdan, adaleti sağlayan, vatandaşlarımıza çağdaş hedefler gösteren, insan haklarının korunduğu, 1876 yılından beri yazılı anayasamızın korunan ve korunması gereken devlet yapımızın üniter idaresinin Cumhuriyet, Başkent’inin  Ankara, eğitim dilinin Türkçe olmasına özenle dikkat edilmelidir.

Anayasamızın ilk 6 maddesinde yer alan hükümler, hukuk devleti olan ‘’ Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Anayasasının Ruhu ve Temel Hükümleri ‘’ niteliğinde olup , kesinlikle değiştirilmeden üzerinde mutabakat sağlanmış olan 60 madde ile de uğraşmadan, geriye kalan 112 madde de değişiklikler yapılması ve en kısa zamanda tartışılmasına izin verilmeyen bir Anayasa oluşmasından yana olduğumuzu ifade etmek istiyoruz.

Anayasa yapılırken Parlamenter Sistemin güçlendirilmesine mi , yoksa Başkanlık sisteminin gerçekleşmesine mi karar verileceği önceden belirtilmelidir. Her iki sisteminde faydalı ve eksik yönleri açıklanmalı ezbere iş yapılmamalıdır. Çünkü   Parlamenter sistem ile devam edeceksek farklı, Başkanlık sistemine geçeceksek daha farklı bir Anayasa yazılması zaruridir.

Yeni Anayasa; ülkemizde siyasi istikrarı, demokrasinin her alanda işler hale getirildiği, seçilenlerin temsil edildiği ve hesap verebildiği kuralların ortaya konduğu bir yapıda çıkmalıdır. Özellikle Yürütme, Yargı ve Yasama erklerinde güç dengesinin kurulduğu ve bu dengenin Anayasada berraklaştığı bir Anayasa en büyük arzumuzdur.

Anayasamız vatandaşla, devleti bütünleştiren, devlet ve vatandaş arasında kaynaşma ve güvenilirliği arttıran, herkesin anlayabileceği bir metin olmalıdır.

Anayasa , toplumsal bir sözleşme metni olup, yapılması, değiştirilmesi ve toplum kesimlerinin, siyasi partilerin ve sivil toplum örgütlerinin mutabakatı ile olması gerekir.

TBMM’de siyasi partilerimizin komisyonlarınca birlikte hazırlanacak olan Anayasa metni hazırlanma süreci bittiğinde de mutlaka dilbilimci, felsefeci, hukukçu ve sosyologlardan oluşan uzman bir kadro tarafından da yeniden okunmalı, incelenmeli ve Anayasa metnindeki  bütün ifade ve sözcükler de ahenk ve bütünlük sağlanmalıdır. ( Yapılan değişikliklerle Anayasa en az 15 , en fazla 30 gün dinlenmeye bırakılmalıdır.)

Anayasamızın hazırlanmasında Türk Devlet Geleneği ile Devlet Felsefesinin Tarihi boyutu, Milletimizin siyasi kültürü ve sosyal toplumsal yapımızın değerlerinin ön plana çıkmasında sayısız yararlar görmekteyiz.

Parlamenter ve Başkanlık sistemi ele alınırken, hangi sistem gerekçeleri ile birlikte insani gelişime daha fazla etki eder, hangi sistem yönetimde istikrarı temsilde adaleti ve hesap verilebilir olmayı gerektiriyor ise, o sisteme göre Anayasa hazırlanmalıdır. Ancak, her iki sistemin avantaj ve dez avantajları kamuoyunda açıklanmalı ve toplumun büyük fotoğrafı görebileceği şekilde yönlendirilmeden karar vermesine fırsat verilmelidir.

Din ve vicdan özgürlüğü ile laikliğin teminat altına alındığı,

Anayasamızın 24. maddesinde ‘’herkes,  vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir. Kimse ibadete, dini ayin ve törenlere katılmaya, dini inanç ve kanaatlerini  açıklamaya zorlanamaz. Dini inanç ve kanaatlerinden dolayı  kınanamaz ve suçlanamaz…’’ ifadeleri olduğu gibi korunmalıdır.

Anayasanın Temel Hak ve Hürriyetlerinin kötüye kullanılmaması hakkındaki 14. Madde de belirtilen ‘’ Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, Devletin ülkesi ve Milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetinin varlığını tehlikeye düşürmek, temel hak ve Hürriyetleri yok etmek, devletin bir kişi veya zümre tarafından yönetilmesini veya sosyal bir sınıfın diğer sosyal sınıflar üzerinde egemenliğini sağlamak veya dil, ırk, din ve mezhep ayrımı yaratmak veya herhangi bir yolda bu kavram ve görüşlere dayanan bir devlet düzenini kurmak amacıyla kullanılamazlar.’’ ifadeleri de aynen kalmalıdır.

‘’ Bir ağaç kesenin elini ve boğazını keserim.’’  diyen Fatih Sultan Mehmet’ten,  ‘’ Ağaç, çiçek ve yeşillik medeniyet demektir.’’  diyen Mustafa Kemal Atatürk’ten, ‘’ Ağaç, yavrularımızın beşiği, kapımızın eşiği ve aşımızın kaşığıdır.’’ Atasözümüzden aldığımız güç ve irfanla da Anayasamızın Ormanları ve Orman köylüsünü koruyan ve geliştiren 169. ve 170. Maddelerde de değişiklik yapılmasını ve özellikle gelir dağılımından en az pay alan 15 milyon civarındaki Orman köylülerimizi koruyacak maddelerin ilave edilmesini istiyoruz.

 ‘’ Devlet, ormanların korunması, genişletilmesi ve geliştirilmesi için gerekli kanunları çıkarır ve önlemleri alır. Bütün ormanların gözetimi ve denetimi devlete aittir. Devlet ormanları kanuna göre Devletçe yönetilir ve işletilir. Devlet ormanlarının mülkiyeti devrolunamaz, bu ormanlar zaman aşımı ile mülk edinilemez.  Devlet ormanları üstün kamu yararı ve zorunluluk dışında irtifak hakkına konu edilemez.

Orman içinde veya bitişiğindeki köylerde yaşayan halkın kalkındırılması ve kentsel toplumun ormanların eko sistem hizmetlerinden yararlandırılması kanunla düzenlenir.

Ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemez. Ormanların tahrip edilmesine yol açan siyasi propaganda yapılamaz. Orman suçları için genel ve özel af çıkarılamaz, genel ve özel af kapsamına alınamaz. Yanan ormanların yerinde yeni ormanlar yetiştirilir, bu yerler başka amaçlarla kullanılamaz.

Dünyada Birleşmiş Milletler üyesi 192 devlet olduğu dikkate alındığında, dünyada en az bu sayı kadar devlet ve millet olduğu bilinmektedir. Her milletin ve onun kurduğu devletin de adı tektir. Nitekim M. Kemal Atatürk ‘’ Türk Milleti’’ için, ‘’ Türkiye Cumhuriyetini  kuran Türk halkına Türk Milleti denir. ‘’ diyerek ortak kimliğimizi, devleti kuran ve egemenliğin sahibi olan milletin adını belirlemiştir.

1924 ve 1945 Anayasalarında ‘’ Türkiye ahalisine din ve ırk farkı olmaksızın vatandaşlık itibari ile Türk denildiği ortadadır. Ortak kimliği bir tarafa atarak etnik kimlikleri ön plana çıkarmak eksiktir, yanlıştır. 1961,1982 Anayasalarında hiçbir etnik kimlik ayrımı yapmaksızın,’’ vatandaşlık bağı ‘’ temellinde bir ‘’ Türk ‘’ tanımı getirilmiştir. Aynı zamanda Türkiye devletini kuran milleti başlangıç ve diğer maddelerde ‘’ Türk Milleti’’ olarak adlandırmıştır. Anayasanın 5 inci maddesinde Devletin temel amaç ve görevlerinin başında ‘’ Türk Milleti’nin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve Demokrasiyi korumak ‘’ gelmektedir.

Anayasanın 6’ncı maddesinde ise, Türk Milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu ilkelere göre ‘’ yetkili organları eliyle kullanır’’ derken, 7 inci maddede de ‘’ Yasama Yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır’’ ifadesi yer alır. 9 uncu maddede ise, ‘’Yargı yetkisi , Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır. ‘’ Milletvekilleri, ‘’ Büyük Türk Milleti ‘’ önünde ant içerler, Cumhurbaşkanı ‘’ Büyük Türk Milleti ve Tarih huzurunda ant içer’’. Türk Ceza Kanununda, Türk Milletini Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin kurum ve organlarını aşağılama suçu için ‘’ altı aydan iki yıla kadar hapis cezası’ ’öngörür.

Bu bakımdan Anayasasın da adı söylenemeyen, inkar edilen bir millet olamaz. Hazırladığımız Anayasa hangi millet için hazırlanmaktadır ? Anayasa hangi milletin onayına sunularak ve hangi toplumda referandum yapılmaktadır? Elbette Türk Milleti’ne Vatandaş sıfatıyla tekil veya çoğul, hak ve yükümlülüklerin öznesi olan ‘’ Türk ‘’ adıyla belirtilmesi en isabetli karardır, düşüncedir.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve egemenliğin sahibi  olan milletten anayasal adıyla ‘’ Türk Milleti’’ olarak söz etmek, milletimizi oluşturan etnik gruplarında ret ve inkarı anlamına gelmez. Her birinin korunması zorunlu olan kültürel özellikleri, aynı zamanda Türk Milleti’nin ve Türkiye’ nin  zenginliği olarak kabul edilmelidir.

Bu bakımdan, Anayasamızın 1. 2. 3. 4. 5. 6. ve 66. Maddeleri de bu bağlamda değerlendirilmesi gereken maddelerdir. ‘’ Türk Devletine Vatandaşlık Bağı ile bağlı herkes Türk’tür. Hiçbir Türk, vatana bağlılıkla bağdaşmayan bir eylemde bulunmadıkça vatandaşlıktan çıkarılamaz. Vatandaşlıktan çıkarma ile ilgili karar ve işlemlere karşı yargı yolu kapatılamaz.

Not: Bu yazı, 08.06.2016 tarihinde https://www.haberlerankara.com/milli-anayasa-degisikligi-onerileri-1-1015yy.htm sitesinde yayınlanmıştır.

Bu yazı 2560 defa okunmuştur .

Son Yazılar