Milli anayasa değişikliği önerileri - 2
Doç. Dr. Müjdat KAYAYERLİ

Doç. Dr. Müjdat KAYAYERLİ

yazıyor...

Milli anayasa değişikliği önerileri - 2

04 Nisan 2018 - 12:51

Anayasamızın 2. Maddesinde değişmez niteliklerden olan Türkiye Cumhuriyeti’nin  “Sosyal bir hukuk devleti” olması demek; yasama – yürütme ve yargı erklerinin dengeli bir iş bölümü içinde birbirinden ayrılmış, devlet iktidarının insan ve özgürlükleri ile sınırlandırılmış olması, devletimizin hukuk kaidelerine uygun yönetilmesi, idarecilerin ve idarenin hukuk kurallarına bağlı olması, kamu hizmetlerinin yurttaşlar arasında ayırım yapmadan tarafsızlıkla yürütülmesi demektir.

Düşünce ve ifade özgürlüğünü güvence altına alan, hukuk devleti olan ülkemizde özel hayat ve iletişimin gizliliği hakkında kaygı verici olaylar yaşandı, yaşanmayada devam etmektedir. Bölücü terör eylemleri başta olmak üzere, insanlarımızın can ve mal güvenlikleri her bölgede, her şehirde ciddi olarak tehdit altındadır. Asayişin sağlanmasında önlemler alınamamakta, yönetimlerde zafiyet, bilgi eksikliği, bencillik ve partizanlık en ön safta yer almaktadır. Bu bakımdan, demokratik anlayışla idare edilmeyen bir devletin de hukuk devleti niteliği taşıdığı söylenemez!

Milletvekillerimiz Anayasanın 81. ve Cumhurbaşkanımız 103. Maddelerine göre “Hukukun üstünlüğüne” inandıklarına ant içerler. Hukuk devletinin üstünlüğüne inandıklarını beyan ederler. Bu bakımdan kuralsız keyfi yönetim tarzlarının egemen olduğu değil, hukukun egemen olduğu devlet yönetimi her yerde esas alındığından bütün vatandaşlarımız ile devlet daha da bütünleşecektir.

Hukuka, adalete olan güvenin ortadan kalktığı yerde toplumsal barış olmaz, milli bütünlük sağlanmaz. Adalet, her zaman devletin temelidir.

2002 milletvekili seçimlerinde genel seçimdeki  geçerli oyların %45-33 ü, 2007 seçimlerinde de %13.00 ü Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde hiç temsil edilmemiştir. Halbuki Anayasamızın 67. Maddesinde belirlenmiş olan “temsilde adalet” ilkesi açıkça çiğnenmiş, “yönetimde istikrar'' ilkesi de tartışmalı olan 2 siyasi parti mecliste yer alabilmiştir. 2007 de ise, 3 siyasi parti ile bağımsızlar meclise girmiştir. Cumhuriyetimizin değişmeyen nitelikleri, Devletimizin değişmeyen özelliklerini tartışma konusu yapmadan bir anayasa hazırlanmalıdır. Böylece ülkemizde hem yönetimde istikrar, hem de temsilde adalet ilkeleri gerçekleşmiş olur.

2003 yılında çıkan Bilgi Edinme Kanununun özünden bahsedilerek temel bir hak olarak Anayasada yer almasının daha uygun olduğu görüşündeyiz.

Haberleşme özgürlüğü ile ilgili 22. Maddenin de “iletişim özgürlüğü” adı altında genişletmekte faydalar olacağını düşünmekteyiz.

Kamu Denetçiliği Kurumu’nun kanunu 2006 da çıkmasına rağmen Anayasamızda da belirtilmesi gerekir şeklinde bir görüşümüz var. Yeni bir madde ile tanımlanarak bu kurumun görev ve yetkileri ile işleyişinin kanun ile düzenleneceği Anayasada yer almalıdır.

Cumhurbaşkanının kişisel suçları konusunda Anayasadaki boşluk giderilmeli, Anayasamızın 105. maddesine kişisel suçlarla ilgili ifadeler yazılmalıdır.

Anayasamızın 159. maddesinde  Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu yeniden düzenlenerek iki  yüksek Kurul oluşturulmalı, adli ve idari yargı şeklinde yapılandırılmalıdır, ifadesine ihtiyaç vardır.

Anayasamızın 160. Maddesine bir değişiklik getirilerek ''Yerel Yönetimler Sayıştay’ı '' oluşturulmalıdır.

Söz ve eylemleriyle üyesi oldukları siyasi partinin kapatılmasına sebep olanlar için 5 yıllık partili siyaset yasağı, 21 Ekim 2007 de halk oylamasıyla kabul edilen Anayasa değişikliği ile yasama dönemi 4 yıla indirildiğinden, iki hükmün uyumlu olmasına imkan sağlaması açısından, siyaset yasağının da 4 yıla indirilmesini uygun görmekteyiz.

Anayasamızın 76. Maddesinde milletvekili seçilmeye engel suçlar sıralanarak yazılmıştır. Bu suçlarda dokunulmazlık işlememeli, bu suçlardan dolayı yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına gerek olmadan bir suç işlediği idda edilen milletvekili hakkında da dava açılabilmelidir. Davanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca açılması ve temyiz olarak da Yargıtay Ceza Genel Kurulunun görev yapması daha uygun olur görüşündeyiz.

Başkanlık sistemi de, Parlamenter sistem de kuvvet veya erkler ayrılığına, yani yasama, yürütme ve yargı güçlerinin ayrılığına dayanır. Bu üç kuvvet tek elde toplanır ise, demokrasi ve hukuk devletinden bahsedilemez.  Böyle bir yönetime, diktatörlük denilir. Bunun için kuvvetler ayrılığı, demokratik yönetimin ve hukuk devleti olmanın olmazsa olmaz şartlarıdır.

Erkler ayrılığı, Parlamenter sistemlerde esnek ve yumuşak, Başkanlık sisteminde sert bir şekilde uygulanır. Parlamenter sistemde yasama ve yürütme görevleri aynı kişide birleşebilir.

Anayasa’nın 109. Maddesine göre Başbakanın Cumhurbaşkanınca TBMM üyeleri arasından atanması ve Başbakanın da Bakanları ataması yöntemi Parlamenter sistemin uygulanmasıdır.

Başkanlık sisteminde ise, Başkan ve Bakanlar aynı zamanda yasama organı üyesi olamazlar. Başkanlık sisteminde Devlet Başkanı, Hükümet Başkanı olup, Parlamentoya karşı sorumlu değildir. 

Başkanlık Sisteminde   Devlet Başkanı ve Parlamento çoğunluğunun farklı partilerden olması durumunda sistem tıkanabilir. Devlet yönetiminde aşırı bir güç toplanması ülkeyi dikta ile yönetmeye de neden olabilir. 1876 dan bu yana ülkemizde parlamento demokrasi geleneği hakimdir. Dimyata pirince giderken evdeki pirinçten olmamız ülkemize çok şeyler kaybettirebilir. Adil, eşit ve çağdaş hukuktan yararlanmak hedefimiz olmalıdır.   Milletvekili adaylarının belirlenmesinde siyasi partilerin Genel Başkanları ve Başbakan  ne kadar demokratik davranıyor? Aynı siyası partinin  Genel Başkanı  veya Başbakan yarın Türkiye’nin Cumhurbaşkanı olduğunda demokrasiye ne kadar bağlı kalacaktır. Bunun ölçüsü ne olacaktır?

Parlamenter sistem ile Başkanlık sistemi arasındaki temel fark kuvvetler ilkesinin her iki sistemde farklı uygulanmasından kaynaklanıyor olmasıdır. Kuvvetler sistemi Parlamenter sistemde yumuşak, Başkanlık sisteminde ise sert bir şekilde uygulanır.      Kanun teklifi tek bir milletvekili tarafından verilirken, Anayasa değişikliği teklifi için en az TBMM üye tam sayısının üçte birinin, yani 184 milletvekilinin imzası gerekir. Türkiye’miz  üniter bir devlettir. Tek bir bayrağımız, tek bir devletimiz, ortak bir tarihimiz ve tek bir başkentimiz vardır.

Siyasi parti yasası değişmeden parti içi demokrasi yerleşmeden, aydın ve siyasetçilerin dile getirdikleri ‘’ Milli İrade ‘’ ifadesi gerçek demokrasiye dayanmayan, yaralı ve topal, yani eksik anlamların yüklendiği bir ifade olarak kalabilir. Yönetenlerin yönetilenlere karşı bir dayatmayla, halk kendi iradesiyle kendi vekilini seçememektedir. Bu bakımdan halk kendisini yakından tanıyan ve sorunlarını bizzat sunabileceği kendi milletvekillerini seçebilecek değişiklikleri beklemektedir. Anayasa hazırlanırken de, parlamenter ve başkanlık sistemi tartışmaları ülkemizi ve vatandaşlarımızı yeniden siyasi bir kaos ve krize hatta kutuplaşmaya sokmadan ağır başlı , akıllı , ilkeli davranışlarla süreç tamamlanmalıdır.

Cumhuriyet ile yönetilen Türkiye’mizde, Cumhuriyetin nitelikleri arasında sayılan demokrasi, insan hakları, sosyal devlet, hukukun üstünlüğü ve hukuk devleti ile laiklik anlayışı açık seçik ve anlaşılır bir dille tanımlanmalıdır ve Anayasamızda yer almalıdır.

Anayasamızın  temel haklar ve ödevler kısmında mutlaka aşağıda belirtilen ifadeleri çağrıştıracak insanımıza değer veren cümleler yer almalıdır:

a)      İnsan onur ve haysiyeti, dokunulmaz olup, insan haklarının ve anayasal düzenin temelini oluşturur.

b)      İnsan onuruna saygı göstermek ve onu korumak, bütün devlet erklerinin ödevidir.

Anayasaya vakıf olabilmek için ‘’ Anayasacıyım diyebilmek için ustalarınızı geçeceksiniz  ve kendinizi de geçebilecek birer ikişer öğrenci yetiştireceksiniz ‘’ japon atasözüne göre de anayasamızda sanatçıların devlet tarafından korunduğu ayrıca yerel yönetimlerce de korunma altına alındığı ifadeleri Anayasamızın 64. Maddesine ilave edillmelidir ki bütün sanatçılarımıza somut olarak değer verilsin ve bütün yapacağı çalışmalar desteklensin, eserleri korunsun ki, gerçek usta siyasetçiler sizler olabilirsiniz.

“Bir kere yanlış trene bindiyseniz, koridorda ters tarafa yürümenin hiçbir anlamı da faydası da yoktur.” İfadesinde Nietztche’nin söylediği gibi, Anayasa hazırlanırken yanlış düşüncelerle yola çıkmamak gerekir.  Parlamenter sistem kabul edilecekse farklı bir anayasa formu ve planı, başkanlık sistemi kabul görülürse, farklı bir anayasa formu ve planı çıkarılmak zorundadır. Başkanlık sisteminde seçmen milletvekilllerini ve Devlet Başkanını ayrı ayrı seçer. Devlet Başkanı Hükümeti belirler. Parlamenter sistemde seçmen Parlamentoya girecekleri seçer, Parlamento arasından da Başbakan ve Hükümet belirlenir, ayrıca ya Parlemento içerisinden, ya da halk arasından halk oyu ile Devlet Başkanı seçilir. Devlet Başkanı halk oylaması ile seçilecekse katılan seçmenin en az % 65 - %70 inin onayını alma zorunluluğu getirilmelidir. O zaman istikrar ve güven ortamı daha da güçlenir. Her seçim dönemi 4 yıl olduğundan dolayı da Cumhurbaşkanı 4+4  toplam 8 yıl hizmet edecek şekilde sınırlandırılmalıdır.

Ülkemizin üniter Devlet yapısına uygun olarak eğitim öğretiminde resmi ve ortak dilimiz Türkçe ile yapılması Anayasamızda net bir şekilde belirtilmelidir.

Sonuç olarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Türk Milletinin Uluslararası alanda Bağımsız ve Egemenliğine sahip bir devlet şeklinde örgütlenmesi ve temsil edilmesi demektir. Devletimizin kurucu unsuru Türk Milletidir. Devlet insanımız için vardır ve her şey her vatandaşımızın ve her insanımızın onuru içindir. Hak ve Özgürlüklerin güvence altına alındığı, Kamu hizmetlerinin düzenli olarak yürütüldüğü, sosyal Devlet anlayışının uygulandığı, halkın dini inançlarının siyasetçilerin siyasi emellerine alet edilmesine fırsat verilmediği, içerde ve dışarda “Barışçı Devlet” ilkesinin yer aldığı, Türkiye Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olup, hiçbir etnik fark gözetmeksizin herkese Türk denilen, bayrağı beyaz al Yıldızlı Albayrak, resmi dili Türkçe, Başkenti Ankara olan bir anayasa istediğimizi saygılarımızla arz ederiz.

 

Bu yazı, 10.06.2016 tarihinde https://www.haberlerankara.com/milli-anayasa-degisikligi-onerileri-2-1029yy.htm adresinde yayınlanmıştır.

Bu yazı 4256 defa okunmuştur .

Son Yazılar