Türk Dili ve Kültürünün çağımızdaki önemi - 1
Doç. Dr. Müjdat KAYAYERLİ

Doç. Dr. Müjdat KAYAYERLİ

yazıyor...

Türk Dili ve Kültürünün çağımızdaki önemi - 1

14 Şubat 2018 - 23:01

Cenab-ı  Hak’tan bize inen söze vahiy, bizden O’na yükselen söze dua denir. Kelam ise, Allah’ın ezeli sıfatlarından biridir. Yüce Tanrı, insanoğluna dil öğretmiş, peygamberler aracılığı ile de kitaplar göndermiştir. Bu büyük nimet için Genceli  Nizami şöyle der:  ‘’Tanrı katında sözden daha değerli bir şey olsaydı,  hiç şüphesiz, Yüce Tanrı  kullarına onu indirirdi.’’ 

Türkçe, zengin ve gelişmiş bir medeniyet dilidir. Türk dilini korumak,  geliştirmek,  incelik ve derinliği ile bilmek ve konuşmak; öğretmenlerin, yazarların, sanatçıların, siyasetçilerin, imam ve vaizlerin milli görevidir.  Alper Tunga, Oğuz Kağan, Göktürk, Dokuz Oğuz, On Uygur Destanları,  Dede Korkut Hikayeleri Türkçe yazılan en eski ve önemli eserlerdir.

Alman Şairi Goethe de  ‘’ Bir milletin diliyle oynamak, o millete yapılabilecek kötülüklerin en büyüğüdür.’’ demiştir. Bu bakımdan Türkçe ile oynanmamalı, Türkçe sadece pazarda, panayırda, evde konuşulan dil olarak yalnızlığa itilmemeli, medeniyet ve kültür dili olarak kelime hazinesiyle birlikte zenginleştirilmelidir. Kültür, vatan, millet ve devlet bir bütündür. Vatan kültürdür, kültür millet,  millet kültür demektir.  Devlet olmazsa hepsi de tehlikeye girer. Vatan kültürdür, vatan anadır, vatan tarihtir, vatan ana ve babamızın, atalarımızın, şehitlerimizin yuvasıdır. Bunun için Namık Kemal:  ‘’İnsan vatanını sever, çünkü kudret vergisinin en azizi olan hayat, vatan havasını teneffüs etmekle başlar.  İnsan vatanı sever, çünkü hürriyeti, rahatı, hakkı, menfaati vatan sayesinde kaindir. İnsan vatanını sever, çünkü vatan çocukları arasında, dil kalp, fikir kardeşliği hasıl olmuştur. İnsan vatanını sever, çünkü vatan, bir katibin kalemi ile çizilen hayali hatlardan ibaret değil, millet, hürriyet kardeşlik gibi yüce duyguların toplamından hasıl olmuş, kutsal fikirdir. Her dinde, her millette, her terbiyede, her medeniyette, vatan sevgisi, en büyük faziletlerden, en kutsal vazifelerdendir. ‘’ der.

Mehmet Akif Ersoy’da: 

‘’Bastığın yerleri toprak diyerek geçme, tanı

Düşün altında binlerce kefensiz yatanı,

Sen şehit oğlusun, incitme yazıktır atanı;

Verme, dünyaları alsan da bu cennet vatanı’’ der. 

Millet olmak, milleti devam ettiren kültür ve dilin de korunması için devlete ihtiyaç vardır. Bir halk devletini milli kültür üzerine kurduğu zaman millet olur. Devlet ve millet olmayan, milli kültüre ulaşamayan kültür unsurları oturmamış toplumlarda,  milli ilkelerin gerçekleşmesi mümkün olamaz.  Türk kültür birliğinin temelinde İslamiyeti  Ruh, Türklüğü beden olarak algılayan bir anlayış vardır.

Türk kültüründe devlet ve barış birbirini tamamlayan iki unsur olup, il sözcüğü barış anlamına gelir. Halk, devlet adamlarında ilk özellik olarak adaleti arar. Türk devletlerinde süreklilik arz eden milli ülkü, cihan hakimiyetidir. Kağan ve hakanların yaptıkları ilk iş töreleri belirlemektir.  Devlet, baba;  toprak da ana rolündedir. Bağımsızlık ve özgürlük duygularının oluşması ve gelişmesinde bozkır kültürü önemlidir. Vatan sevgisinden bahseden ilk tarihi komutan Metehan’dır. O, ‘’Toprak milletin köküdür; onu nasıl verebilirim.’’ der. Tuğrul Bey ise, ‘’ Kendimi bir saray yapıp da, yanında bir cami inşa etmezsem Allah’tan  utanırım. ‘’ der. Yunus Emre de,  ‘’ Ölümden ne korkarsın, korkma ebedi varsın.’’ derken;  denildi  mi bir yerin adına Türk Beldesi, gözüm al bayrak arar, kulağım ezan sesi...

Yusuf Has Hacip, Kutadgu Bilig adlı eserinde dilin meziyetini ve kusurunu şu şekilde ifade eder: ‘’ Anlayış ve bilgiye tercüman olan dildir; insanı aydınlatan fasih dilin kıymetini bil, insanı dil kıymetlendirir  ve insan onunla saadet bulur. Dili iyi gözet başın gözetilmiş olur, sözünü  kısa kes, ömrün uzun olur.’’

Dil filozofu  Herder ana dilin  önemini:  ‘’ Ben diğer dilleri kendi dilimi unutmak için öğrenmem,  eğitimimde kazandığım örf  ve adetlerimi değiştirmek  için yabancı milletler arasında dolaşmam” diyerek belirtir.

Kanada ekolünün  temsilcileri Gerdmer  ve Lambertinde  ‘’ Dil kültürel benliğin kazanılmasında etkili bir vasıtadır.’’ derler. Dil, milli kültür, milli ruh birbirinden ayrılamaz. Dil kültürün temeli ve taşıyıcısıdır.

Dil filozofu Humbold da, dil ile kültür, düşünce ile dil arasındaki ilişkiyi benimseyerek, ‘’ Her dilin bir dünya görüşü, her dilin bir düşünce tarzı vardır.’’ görüşündedir.

Ömer Seyfettin de, ‘’ Bir milletin doğal sınırları dağlar ve ırmaklar değildir. İstinad ettiği milliyetin lisanı ve dini sınırlarıdır” diyerek dilimiz Türkçenin sadece milli sınırları içinde değil, dünyada yaklaşık 280.000.000 Türk’ün yaşadığı her yerde anlaşılabildiğini ifade eder.  Günümüzde 80 milyon Türkiye’de Türkçe konuşurken, Azerbaycan’da 8, Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde 250 bin, Kazakistan’da  17 milyon, Özbekistan’da 26 milyon, Tükmenistan'da 6, Kırgızistan'da 5, Rusya’da 15, Afganistan'da 11, İran’da  38 milyon, Çin’de 40 milyon, Tacikistan’da 2 milyon, Irak’da 2,5 milyon, Suriye’de 1,5, Lübnan’da 400 bin, Arabistan’da 300 bin, Ürdün’de 300 bin, Tomanya’da 120 bin, Makedonya’da 110 bin, Kosova’da  40 bin, Ukrayna’da 350 bin, Moldova’da 300 bin, Mısır’da 200 bin, Libya’da 100 bin, Tunus’da 50 bin, Cezayir’de 100 bin, Kanada’da 80 bin, ABD  de 150 bin, Güney Amerika’da 50 bin, Avusturalya’da  250 bin ve Avrupa ülkelerinde 5 milyon insan Türkçe konuşmaktadır.

Bu yazı 1849 defa okunmuştur .

Son Yazılar