HACİM SULTAN TEKKESİ VE TÜRBEDARLIK GÖREVİNE BİR RUFAİ ŞEYHİNİN TAYİNİ
Dr. Muharrem Bayar
ÖZET
Bu çalışmanın amacı, Hacı Bektaş-ı Veli’nin en yakın müridi olan adı vilayetnameyi Hacı Bektaş-ı Veli de geçen ve daha sonra en yakın müridi Burhan Abdal tarafından menakibname şeklinde hayatı kaleme alınan Hacim Sultan hakkında bilgi sahibi olmaktır. Çalışmada cevabı aranan başlıca sorular olarak, Hacim Sultan’ın hangi coğrafyada yaşadığı ve kabrinin nerede olduğu irdelenecektir bir diğer soru olarak ise 19. yy ’da Bektaşilik tarikatının Yeniçeri Ocağının kapatılmasına müteakip II. Mahmut tarafından kapatılmasının ve şeyhlere yasak konulmasın nedenlerinin sorgulanması gösterilebilir. Betimleyici ve tarihsel yöntemlerin bir arada kullanıldığı çalışmada temel kaynaklar olarak, Afyon’da özel bir müzede bulunan ve tarafımdan günümüz Türkçesine aktarılan “Sultan Abdülaziz tarafından H. 1279 Ramazan’da (Ocak 1863) ve Padişah II. Abdülhamit tarafından H.1306 Şaban’da (Ocak 1889) gönderilen 2 adet berat gösterilebilir. Çalışma sonucunda Hacim Sultan’ın mezarının Afyonkarahisar iline bağlı Sandıklı ilçesinin Susuz köyü olduğu, Uşak iline ait olan Hacim Sultan dergahının ise makam olduğu yönündeki bulgular kuvvetli kanıtlarla belirlenmiştir. Buna ek olarak 19.yy’da yasaklanan Bektaşilik tarikatının şeyhlerinin yerine çeşitli amaçlarla Nakşibendi, Rufai tarikatlarına mensup Sünni şeyhlerinin atanmasıdır. Temel kaynaklar olarak bahsi geçen Sultan Abdülaziz ve II. Abdülhamit tarafından gönderilen beratlar bunu ispatlar niteliktedir.
GİRİŞ
Anadolu’ya gelen Yesevi dervişlerinden biri olan Hacı Bektaş-ı Veli’nin (Ö.1270) kurduğu Bektaşilik tarikatı gerek Osmanlı’nın kuruluş yıllarında gerekse sonraki yüzyıllarda Anadolu ve balkanlarda faaliyet gösteren önemli bir teşkilattır. Hoca Ahmet Yesevi’nin (Ö.1160) müridi Lokman Parende’nin manevi terbiyesinde yetişen Hacı Bektaş-ı Velinin irşad ve tebliğ maksadıyla Suluca Karahöyük’ü ( bu günkü Nevşehir Hacıbektaş) mekan tutarak dergahını kurmuş ve irşad faaliyetine başlamıştır. Burada pek çok kimseyi yetiştirmiş ve birçoğuna hilafet vererek tarikatını yaymak amacıyla pek çok yere göndermiştir. Bektaşilik tarihi gelişim süresi içerisinde önce Hacıbektaş’a yakın bölgelere 15.yy’dan itibaren Batı Anadolu’da zaviyeler kurarak genişlemiştir. Vilayetname-i Hacıbektaş-ı Veli’de bahsedildiğine göre Sarı İsmail’i Menteşe Vilayetinin (Muğla, Aydın, Denizli) Tavas kasabasına Sarı Saltuk adıyla tanınan Muhammed Buhari’yi Balkanlara, çalışmanın konusunu teşkil eden Hacim Sultanı ise Germiyan Vilayetine (Kütahya, Afyon, Uşak) göndermiştir. Hacı Bektaş Vilayetnamesine göre Hacim Sultanın asıl adı Receptir. Hacı Bektaş Vilayetnamesi ve kendi adına düzenlenen vilayetnamede belirtildiği üzere Kolu Açık Hacim Sultan diye bilinir. Batı Anadolu’daki konar göçer Türkmen boyları içerisinde Bektaşilik tarikatının yayılmasına ciddi anlamda katkıda bulunmasına karşın hakkında bilinenler Hacı Bektaş Vilayetnamesinde kendisine ayrılan bölümle ve rivayetlerle sınırlıdır.
Hacim Sultan Vilayetnamesinin büyük olasılıkla kendisinin Başhalifesi Derviş Burhan (Burhan Abdal) tarafından Hacıbektaş Vilayetnamesinden en az 20-30 yıl önce ve 15.yy’da yazıldığı tarihi kayıtlarla belirlenmiştir. Hacim Sultan Vilayetnamesinde kendisi tıpkı Hacı Bektaş-ı Veli gibi on iki imam soyundan bir seyid olduğu gösterilir. Esere göre Hacim Sultan 10. İmam Ali Naki’nin torunu ve Şehzade Hüseyin’in oğludur. Bununla birlikte Piri Türkistan Hacı Ahmet Yesevi’nin müridlerindendir. Buna göre Ahmet Yesevi, Hacı Bektaş’ı Rum diyarına (Anadolu’ya) halife olarak gönderdiği zaman Hacim Sultanı da yanında göndermiştir. Daha sonra Ahmet Yesevi, Hacim Sultana beline mürşitlik (önderlik) alameti olan batın kılıcını kuşatıp, taç, hırka, alem, seccade ve sofra gibi simgesel değeri olan çeşitli objeleri de vererek Germiyan vilayetine gönderir. Vilayetnameye göre Hacim Sultan Germiyan iline geldiğinde önce çobanlık yaptığı Üveyik köyüne daha sonra Karahisar’ın sahip sancağı olan bu günkü Afyonkarahisar’ın Sandıklı yöresinin Susuz köyüne yerleşmiştir. Burada vefat eden Hacim Sultan’ın yine aynı köye defnedildiği kabul edilmektedir. Bahsi geçen Susuz köyünün Uşak Susuz mu yoksa Afyonkarahisar’ın Susuz köyü mü olduğu tartışmalıdır. Tarihsel olarak bakıldığında Menakibnamelerde ünlü velilere ait pek çok kabrin ve makamın olduğu görülmektedir. Hacim Sultan da bu meyanda paylaşılamayan biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Dönemin siyasal iktidarının sahibi olan Osmanlı otoritelerinin gönderdikleri beratlara bakılırsa Hacim Sultanın tekkesinin, Afyonkarahisar’ın Sandıklı yöresinde bulunan Susuz Köyü olduğu anlaşılmaktadır.
Bektaşilik İlber Ortaylı tarafından Osmanlı Devleti’nin en uzun yüzyılı olarak nitelendirilen 19. yy ‘da yasaklanmıştır. Yeniçeri ocağının kapatılmasına müteakip ocağın dinsel ve felsefi kaynağı olan Bektaşilik tarikatı da kapatılmıştır. II. Mahmud döneminde Bektaşiliğin yeniçeri ocağının lağvedilmesiyle birlikte fonksiyonel olarak oluşan boşluğun başka dini sosyolojik ve felsefi organlar tarafından doldurulduğu söylenilebilir. Kapatılan bu Bektaşi tarikatının şeyhlerinden boşalan yerlere Sünni gelenekten geldikleri kabul edilen Nakşi, Rufai vb. tarikat mensuplarının getirildikleri tarihi kaynaklarca da doğrulanmaktadır(Öz; 2004, 140).
Bahsi geçen bu görevlendirmelere örnek olarak çalışmanın konusunu da teşkil eden Hacim Sultan Tekkesinin kabrinin türbedarlığına Rufai tarikatı mensubu Hacı Ahmet efendinin ve onu takiben oğlu Abdulkadir’in görevlendirilmesi gösterilebilir. Türbenin vakıf gelirlerine II. Mahmud yasağı gereği el konulduğundan türbenin geliri kalmadığından dolayı Padişah Abdülaziz’in ve II. Abdülhamit’in türbedara Osmanlı devletinin merkezi vakıflarından aktarılan gelirlerle ayakta tutulmaya çalışılmıştır.
1.HACIM SULTAN’IN HAYATI
Hacım Sultan bu günkü Afyonkarahisar iline bağlı Sandıklı ilçesi Susuz Köyü’nde yaşamıştır. Bu köy Ekinhisar-Ürküt – Dodurga – Kozvan – Ülfeciler – Başkuyucak – Sandıklı – Kızık ile sınırdaştır. Günümüzde bu köy Afyonkarahisar’a 50 km Sandıklı’ya ise 14 Km uzaklıktadır. Selçuklu ve Osmanlı Dönemlerinden önemli bir yerleşim merkezi olan Susuz Sarı Keçili Yörükleri tarafından kurmuştur. Daha sonra Bektaşi Tarikatının ünlü şeylerinden Hacım Sultan’ın burada zaviye kurması ile dini bir cazibe merkezi haline gelerek bulunduğu çevrenin merkezi olmuştur.
Hacım sultanın Doğum ve vefat tarihi belli değildir. On üç veya On dördüncü yy ‘da yaşadığı tahmin edilmektedir. Vilayetnamelere göre (Hacı Bektaş-ı Veli Vilayetnamesi, Hacım Sultan Vilayetnamesi) Hacı Bektaş-ı Veli’nin yakınlarındandır. Bir rivayete göre Hacım Sultan 13.yüzyılda yaşamış Anadolu’ya Hacı Bektaş-ı Veli ile beraber gelmiştir. Babai İsyanı sonucu Anadolu’da dağılan Aleviliği kurumsallaştırılıp son şekli verilirken, Hünkâra halife olmuş ve “erenlerin batın celladı” görevini yerini getirmiştir.
Hacım Sultan, Ahmet Yesevi tarafından Hacı Bektaş-ı Veli ile birlikte Anadolu’ya, insanlara doğru yolu anlatmak için gönderilmiştir. Hacım Sultan Vilayetnamesine göre Hacı Bektaş-ı Veli ile Hacım Sultan Anadolu’ya geldiklerinde daha sonra Hacı Bektaş-ı Veli tarafından Germiyan iline irşad göreviyle göndermiştir.
Hacı Bektaş-ı Veli’nin akrabası olduğu sanılan Hacım Sultan bazı kaynaklara göre ise Hacı Bektaş-ı Veli’nin amcasının oğludur( Türkdoğan, 1995; 162). Üzerinde tartışma olmayan husus ise Hacı Bektaş-ı Veli ile birlikte Anadolu’ya geldiği ve Anadolu velilerinden birisi olmasıdır. Hacı Bektaş-ı Veli tekkesinin önemli bir dervişi olup, bu bölgenin Türkleşmesi için bölgede çaba göstermiştir.
Seyitliği, on iki İmamlardan Aliyyü’l-Naki’nin soyuna dayandırılır. Hünkarın vilayetnamesinde adının geçmesi, ayrıca adına vilayetname olan tek halife olması dergahtaki önemini göstermektedir. Babai isyanı sonucunda da Anadolu’da var olan heterodoks grupların büyük kıyımlara uğradığı söylenebilir (Ocak, 1980;177). Seyyid’ler, bu kıyım sonrasında Anadolu’nun dağlık kısımlarına ve Batı Anadolu’ya kaçtılar. Hacı Bektaşi Veli’nin ise Hoca Ahmet Yesevi ’den aldığı yeşil vilayet fetvası ile Anadolu’nun mürşidi olarak, bütün bu Seyitleri örgütlediği, ocaklarını kurup uyandırdığı, yeni Çerağlar yaktığı bilinmektedir.
Hacim Sultanın; karakter olarak evlatlarından ve dergahtaki görevinden yola çıkarak sert mizaçlı, yola erkana hakim, kurucu özelliklerinin olduğu söylenebilir. Bazı kaynaklarda Kolu açık isminin hikayesi biraz efsanevi anlatılsa da bu adın cengaverliğinden kaynaklandığı söylenmektedir.
Hacım Sultan’ın Hacı Bektaş’la birlikte her yıl belirli aralıklarla Battal Gazi türbesinde buluşarak ayinler yaptıkları ve ülkenin çeşitli bölgelerinden buraya insanların geldikleri bilinmektedir (Ocak, 1992; 47). Hacim Sultan’ın her yıl Kurban Bayramında Susuzdaki zaviyesinden kalkarak öteki Kalenderi zümreleriyle büyük ayine katılmak üzere Seyyit Battal Gazi Zaviyesine de gittiği bilinmektedir.
1.1 VİLAYETNAMEYE GÖRE HACIM SULTAN
Moğol ve Beylikler dönemi Anadolu’su konusunda vazgeçilmez kaynaklardan birisinin de Hacı Bektaş-ı Veli Vilayetnamesi olduğu söylenebilir. Bu kaynakta Türk mutasavvıfı Hacı Bektaş’ın Horasan’dan başlayıp daha sonra Anadolu’da devam eden hayat macerası destansı ve olağanüstülükler manzumesi şeklinde anlatılmaktadır. Eserde ayrıca şeyhin ileri gelen halifelerinin kıssaları da mevcuttur, bunlardan biri de Kolu Açık Hacım Sultan’dır. Vilayetname ’ye göre Hacı Bektaş, haşinliğinden dolayı batın kılıcını ona vermiştir. Hacım Sultan hizmetini tamamladıktan sonra şeyhi tarafından Germiyan İl’ine halkı irşad için gönderilmiştir. O doğruca Germiyan Beyi’nin huzuruna çıkmış ve kendisi için bir yer istemiştir. Germiyan Beyi, Karahisar-ı Sahip taraflarında Susuz denilen ıssız ve çorak bir bölgeyi şeyhe yurt olarak vermiş ve Hacım Sultan bölgeyi kısa süre içerisinde mamur ve bayındır bir hale getirmiştir. Kerametleri ve başarıları sayesinde ünü kısa sürede çevrede duyulmuştur.
2. 19.YY’DA BEKTAŞİLİĞİN YASAKLANMASI
Padişah II. Mahmut Şeyhülislam Tahir Efendi’nin Fetvasına dayanarak, Eylül 1826’da Bektaşi Tarikatı ve tekkelerini kapatarak Bektaşi Tekkelerini yıktırır ve bütün mülklerine el koyar. Kapatılmaması gereken bazı Bektaşi dergahlarının başına Nakşibendi şeyhlerini atayarak tarikatı heterodoks yapıdan Sünni yapıya doğru kaydırmaya çalışılmıştır (Karal, 1988; 146 / Öz, 2004; 126). Böylece Osmanlı Tarihinde ilk defa bir tarikat kapatılmış, mallarına el konulmuş ve tarikat mensupları cezalandırılmıştır (Öz, 1997; 67).
II. Mahmut’un saltanat yıllarında devlet tarikatlara karşı menfi yaklaşımlar içerisinde bulunmuştur. Gayri Sünni İslam anlayışından dolayı yeniçeri ocağını teşkil eden devşirme çocuklarının tercih ettiği ve yeniçeri ocağında adeta resmi bir kült mahiyetine bürünen dolayısıyla yeniçeri ocağını ilga ederek heterodoks bir tarikat olduğundan dolayı kapatılmıştır (Köprülü, 1979; 461).
Tarikatın yasaklanmasında en önemli etkenlerden birisi olarak Sünni İslam anlayışına sahip olan Osmanlı Devleti merkezi otoriteyi güçlendirmek amacıyla ordu üzerinde de factohakimiyeti bulunan heterodoks Bektaşi düşüncesinin etkisini kırma ve sonrasında tasfiye etme amacı gösterilebilir. Bahsedilen gelişmelerin akabinde yeniçeri ocağının kaldırılmasını müteakip Bektaşi tarikatı sosyolojik olarak da yasaklanmıştır. Bu yasaklanmada araç olarak yoğun ve yaygın bir biçimde şeyhlerin sürülmesi ve idam edilmesi kullanılmıştır.
Buna örnek olarak Bektaşi tarikatının ileri gelenlerinden Kıncı Baba Ahmetzade, Salih Baba İdam edilmesi ve diğer Şeyhlerden Abdulkadir Efendi Manisa’ya, Şanizade Muhammet Ataullah efendi Tire’ye sürülmesi gösterilebilir. Hacıbektaş Dergahının yönetimine Kayserili Şeyh Mehmet Said Efendi atanmıştır. II. Mahmut’un ölümünden sonra tarikat üzerindeki yasak gevşetilmiş, fakat Bektaşilik Osmanlı imparatorluğunun tarih sahnesinden çıktığı 20.yy’ın ilk çeyreğine kadar aradığı resmiliğe ve serbestiye ulaşamamıştır. Yukarıda bahsedilen bu gelişmelerin resmi kanıtları olarak ise bahsi geçen vesikalar gösterilebilir.
3. VESİKALAR
Abdülaziz Han Bin Mahmut Muzaffer Daim Hu
Nişan-ı Şerif-i âlişan-ı sami-mekan-ı sultani ve tuğra-i gara-i cihan-sitan-ı hakanı hükmüm oldur ki
Karahisar-ı Sahib Sancağında Sandıklı Kasabasında vaki‘ defin hâki ‘ıtırnâk olan Hacim Sultan kaddesesırrahu ‘l-menan hân-kah-ı şerifeye şimdi kaydı ber-veche hâsbi ifâ-i hidmed etmekde ise de hân-kah-ı mezkürun ve kendisinin bir tarafdan varidatı olmadığından düçâr-ı zaruret bulunmasıyla bir mikdar ma‘aş tahsisi hususu türbe-i müşârü-ileyh türbedarı Hacı Ahmed er-Rufaı ‘ zidesalahu tarafından niyaz ve istera ‘ ve mahallinden dahi iş‘ar ve bina kılınmış ve Ma‘den ‘hümayunum sancağında Çöngüş kasabasında kâin medresenin müderrisi olub Canib-i Hicaz’da bilâveled vefat eylediği bi’l-haber tahkik ve tebeyyin iden Hacı Osman hidmed vakfına mahsus olan şuhuriye yüz guruş ma ‘aşı mahlul olmuş olmağın bina’en ma‘aş münhal mezkürun nizamına tatbikan mezküreye ta‘amiye olarak tahsisi hususu canib-i nezaret evkaf-ı hümayunumdan ba takrir lede’l- inha mucibince icra-i iktezasına irade-i ‘aliyem te‘alluk iderek ol babda sadr olan ferman-ı ‘alişanım vechile ikteza-i tesviyesi lede’l- sual ma‘aşı münhal mezkürün hân-kah mezküreye ta‘am olarak yetmiş dokuz senesi Şaban-ı şerifden yirminci günü vaki‘ yetmiş sekiz senesi Kanun Sanisin yirmi yedinci gününden i‘tibaren ta‘yin ve tahsis olduğun havi evkaf muhasebesine kayıd ile türbedar-ı muma ‘ilyeh yedine berat-ı şerifim verilüb keyfiyeti ma ‘lum olmak üzere icab iden mahallere ‘ilm-i kasırlarının i‘tası ikteza eylediği der-kenar olunmuş ve ol vechile keyfiyeti muhasebe-i merkumeye kayıd ve emval-i mezküre ‘ilm-i kasırları tahrir ve i‘ta ettirilmiş olmağın mezkür Şaban-ı şerifin evasıtı tarihiyle berat-ı hümayunumu verdim.
Ve buyurdum ki muma ‘ileyh işbu rafi ‘-i tevki ‘-i refi-ş-şan-ı hakani Hacı Ahmed er-Rufai ‘ zide salahu zikr olunan Kanun Saninin yirmi yedinci gününden i‘tibaren….mezkür ta‘amiye olmak üzere hizmeti vakfından mahsus olan şuhuriye yüz guruş mahalli evkaf müdürü tarafından mah be mah ba senede makbuz ahz ve eyleye
Şöyle bileler ‘alamet-i şerifime i‘timat kılalar. Tahriren fi’l-yevmü’l-semaniye ‘ışrın min Şehr-i Ramazan-ı Mübarek sene: tıs ‘a ve seb‘in mieteyn ve elf.
Be Mahrusa-i Konstantaniyye
Evkaf-ı Hümayun hazine-i celilesine mahsus
Berat-ı ‘alişan olmak içün varakadır
Yalnız yirmi guruşdur.
Yukarıda Osmanlı Türkçesi ile yazılan ekte orijinali verilen bu belgede padişah sultan Abdülaziz tarafından Afyonkarahisar’ın Sandıklı ilçesi Susuz köyüne gönderilen bu vesikada Bektaşi dergahına bağlı olan Hacım Sultan türbesinin gelirlerine el konulduğu için türbenin geliri kalmadığı ve bu tarikata şeyh olarak Sünni gelenekten Rufai şeyhinin atandığı görülmektedir. Bu vesika Ocak 1863’te kaleme alınmış ve Susuz köyündeki türbeye gönderilmiştir.
3.2 H.1306/1889 TARİHLİ BERAT
Abdülhamid Han bin Abdülmecid Muzaffer Daim Hu
Nişan-ı Şerif-i samiâlişan-ı -mekan-ı sultani ve tuğra-i gara-i cihan-sitan-ı hakanı hükmüm oldur ki
Karahisar-ı Sahib Sancağında muzaf Sandıklı Kasabasında vaki ‘ defin hâki ‘ıtırnâk olan Hacım Sultan kaddese sırrahu ‘l-menan hân-kah-ı şerifine ta‘amiye olmak üzere harameyn-i hümayen vakfından tahsis kılınan şuhuriye yüz guruş vazife ile hân-gah-ı mezburda türbedarlığı cihetine ba berat mutasarrıf olan Hacı Ahmed er-Rufai ‘ sulb-i kebir oğlu Abdülkadir’e terk edüb…..eylediği ve hân-gahı mezkür yevm mevcud ve ma ‘mur olduğu beyanıyla cihet mezkürenin müteveffa-i müma ‘ileyh malulundan hizmet-i lazimesinin icaraya ehil ve müstehak olduğu bi’l-ihbar ve zahir olan müma’ileyh Abdülkadir’e tevcih inha olunmuş ve vakf-ı mülhakdan Sandıklı kazasında Hacım Sultan zaviyesi vakf-ı veche hasbiyesi türbedarlığı tarikat-ı âliye-i Rufai ‘iyeden eş-Şeyh Ahmed Rufai ‘yeden ………………şerifeyn evkaf-ı şerifesinden olarak şuhuru yüz guruş ta ‘amiye hân-gah-ı şerife mezkür Şeyhi Ahmed er-Rufai ‘ye ta ‘yin ve tahsis kılındığı cihet kılınmadan yazılan der-kenarın vechi mezkürenin mahalli mehasin vechile muma ‘ileyh Abdülkadir’a tevcihi tensib edildiği meclis-i meşâyıhca mazbatasından anlaşılmış ve ol vechile zikr olunan türbedarlığı ciheti meşiyah makamında olduğu menfehum olarak mali fiha nizama muvafık bulunmuş olmağla bu suretde meşihat makamında olan mezkür türbedarlık cihet-i ta ‘amiyenin müteveffa-i muma ‘ilyeh mahlulundan mahdumu işbu rafi ‘-i tevki ‘-i refi ‘-ş-şan-ı hakani ‘Abdülkadir zide salahuya tevcihi mahmiye-i Nakşiden olunan ve tarik şeyhü’l-keramidan kılınan işarın üzerinde Makam-ı Nezaret-i Evkaf-ı Hümayunumdan bil-telhis ifade kılınmağla mucibince tevcih olunmak fermanım olmağın bin üç yüz altı senesi Receb Şerifin yirminci günü tarihiyle bu berat-ı hümayunum verdim.
Buyurdum ki muma ‘ileyh meşihat makamında olan mezkür türbedarlık cihetiyle şuhuriye yüz guruş ta ‘amiye mutasarrıf olubbi’l-nefsin bilâ kusur hizmet eyleye
Tahrir fi’l-yevmü’l- hamis ışrın min şehr-i Şaban- şerif sene:sitte ve selase-mie ve Elf
Be mahrusa-i Konstantaniyye
Evkaf-ı Hümayun hazine-i celilesine mahsus
Berat-ı ‘alişan olmak içün varakadır
Yalnız yirmi guruşdur.
Padişah Sultan Abdülhamid Han tuğralı Şaban.1306 / Ocak 1889 tarihli beratla Afyonkarahisar’a bağlı Sandıklı Kazasında ünlü şeyhlerden Hacım Sultan Tekkesi’nde,türbedar olarak görevli olan Rufai Tarikatı Şeyhlerinden Hacı Ahmed Efendi türbedarlık görevini 27 Recep 1306 /1889 tarihi itibarıyla büyük oğlu Abdülkadir’e devr etmiştir.
SONUÇ
Bu belgelerde de bir örneği görüldüğü gibi yeniçeri ocağının kaldırılmasına müteakip yasaklanan Bektaşi tarikatının yasağının zannedildiği gibi 1861 yılında kaldırılmadığını gerçek yasağın imparatorluğun batışına kadar sürdüğü söylenilebilir. 1826 yılında kapatılan Bektaşi tekkeleri sultan Abdülaziz döneminin ilk yıllarında yeniden açılmaya başlamıştır fakat yeniden açılan bu dergahlara Nakşibendi tarikatı himayesinde olan Rufai dergahına bağlı şeyhlerinin atanması bu yasağın ve asimilasyonun fiili olarak devam ettiğinin bir göstergesidir. Ayrıca gönderilen beratların resmi bir hüviyeti olması hasebiyle herhangi bir türbeye değil Hacım Sultanın Kabrinin olduğu türbeye gönderilmesinin de Hacım Sultana ait kabrin Afyonkarahisar’a bağlı Susuz köyünün gerçek kabri uşak vilayetindeki susuz köyünün ise makamı olduğu yönündeki iddiaları desteklemektedir.
KAYNAKÇA
Baki Öz, (2004) İttihat Terakki ve Bektaşiler, Can Yayınları, İstanbul
Prof. Dr. Orhan Türkdoğan-Alevi-Bektaşi Kimliği, Timaş Yay. İstanbul 1995
Ahmet Yaşar Ocak,(1980) “13.yy’da Anadolu’da baba resul (Babailer )İsyanı ve Anadolu’nun İslamlaşması Tarihindeki Yeri”, Dergah Yayınları, İstanbul
Enver Ziya Karal,(1988), “Osmanlı Tarihi” TTK Yayınları, cilt 5,Ankara
Gülay Öz,(1997), “Yeniçeri-Bektaşi İlişkileri ve II. Mahmut” Uyum Yayınları, Ankara
Halil İnalcık,(1979), İslam Ansiklopedisi, “Bektaşilik”, cilt 2, İstanbul