14 Mart Tıp Bayramı...
Dr. Mustafa SEÇEN

Dr. Mustafa SEÇEN

yazıyor...

14 Mart Tıp Bayramı...

15 Mart 2018 - 09:44

14 Mart Tıp Bayramı geliyor.

Güzel Türkiye’mizde kutlanan dini ve milli bayramlardan sonraki kutlanan en güzel ve en özel bayramlardan birisidir,14 Mart Tıp Bayramı.

Bayramlar, günün anlam ve önemini belirten en güzel ve en özel günlerdir.

Güzel yurdumuzda dini ve milli bayramlardan sonra çeşitli mesleklere özgü gün ve bayramlar vardır.

Bayramlarda hepimiz, kendimize çeki düzen veririz ve en güzel kıyafetlerimizi, elbiselerimizi giyerek bayramımızı ve günlerimizi kutlarız.

 

14 Mart Tıp Bayramı.

Sadece doktorların değil, sağlık personelinin ve halkımızın da bayramıdır.

14 Mart ismi nereden geliyor derseniz, 14 Mart 1827 de II.Mahmut döneminde Hekimbaşı Mustafa Behçet’in önerisiyle ilk cerrah hanenin Şehzadebaşı’ndaki tulumbacı konağında Tıphane Amirei ve Cerrahhanei Amire ismiyle kurulması, Türkiye’de ki modern tıp eğitiminin başladığı gün olarak kabul edilir.

Okulun kuruluş günü olan 14 Mart Tıp Bayramı olarak kutlanır.

İlk kutlamada 1919 yılında İşgal altındaki İstanbul’da, İstanbul Tıp Fakültesinde kutlanmıştır.

Bu ilk kutlama aynı zamanda, İstanbul’un işgaline karşı gösterilen bir tepkidir.

 

Maalesef üzülerek görüyorum ki, nasıl ki çocukluğumuz da ki o güzel, o kafamızda yer edinmiş muhteşem bayramların yerini son dönemlerde oldukça sade bir şekilde kutlandığını görmekteyiz.

Bu bütün bayramlarımız ve günlerimiz içinde geçerlidir.

1980’li yıllarda öğrencilik dönemlerimizde ve meslek hayatına atıldığımız 1990’lı yıllarda, Tıp Bayramları daha bir coşkulu ve daha bir heyecanlı olurdu.

Tıp Balosuna katılmak için gün sayardık.

Tıp Baloları da muhteşem güzel olurdu.

Doktorlar ve sevgili eşleri, her biri bir moda dergisinden fırlamışçasına çok şık, çok güzel ve çok albenili olurlardı.

 

Şehrin valisi, belediye başkanı ve diğer protokol üyeleri mutlaka katılırdı bu muhteşem geçen balolara.

Doktorlarda, gecenin ilerleyen vakitlerine kadar eğlenerek bir anlamda yılın yorgunluğunu çıkarırlardı.

Yılbaşı gecelerinden daha güzel ve muhteşem eğlenceli olurdu.

Ama maalesef her alanda olduğu gibi bu alanda da eski heyecanımızı yitiriyoruz galiba.

Önce gününde yapılan kokteyl sonrada o hafta sonu tıp baloları yapılırdı.

Günümüzde ise sadece kokteyl yapılıyor tıp balolarının da sadece adı kaldı.

Bu eski heyecanın, deontolojik ilkelerin yavaş yavaş kaybolmasında ise, Tabip Odalarının suçu olduğu kadar biz hekimlerinde suçu var.

Kendi günümüze ve kendi değerlerimize bizler sahip çıkmazsak kimler sahip çıkacak.

 

Dışarıdaki insanların zaten hekim ve sağlık personeline bakış açıları belli.

Sağlıkta şiddet sürekli olarak artmaktadır.

Televizyonlarda ve gazetelerde keyif için hekimlerin öldürüldüğüne tanıklık etmekteyiz.

Böyle bir ortamda biz hekimler, daha çok kenetlenmeli ve birlikten güç doğar ilkesiyle hareket ederek, meslek etik ve onurumuza sahip çıkıp korumalıyız.

Sistemden kaynaklanan sorunları da, sistem içersin de yasal yollarla hakkımızı arayarak çözümlemeliyiz.

Hekimlerinde birer insan olduğu ve sorunlarının da olabileceği asla unutulmamalıdır.

Doktor olmak öyle parayla pulla olacak bir meslek değildir.

Önce üniversite sınavlarında Türkiye’nin en zeki insanlarının yer aldığı başarı dilimine gireceksin.

Sonrada 6 yıl uykusuz düneksiz çalışmakla geçen fakülte yılları.

Sonra en az 4 yıl sürecek ihtisas yılları.

Yoğun nöbetlerin olduğu gün aşrı nöbetlerin tutulduğu, hocaların kaprisinin çekildiği yıllar.

Sonra mecburi hizmet erkek doktorlarda askerlik ve mecburi hizmet.

Hiç bir meslek grubunda olmayan zorunlu hizmet.

 

Sonrada hayata atıl.

Yaş gelmiş 35’e.

Cahit Sıtkı TARANCI’nın deyimiyle yolun yarısı.

Evlen, çoluk çocuk derken yaş 50’ye gelmiş.

Çocuklarının büyüdüğünü ilkokula, orta okula, liseye ya da fakülteye gittiğinde fark edersin.

Süreç o kadar hızlı gelişir ki işinle ilgilenmekten, çevrene, eşine ve çocuklarına zaman ayıramazsın.

Sonrada bakarsın ki emeklilik yaşına gelmişsin ama emeklilikte öyle emekliliğin keyfini çıkartamazsın.

Yine çalışacaksın yine nöbet tutacaksın yine hasta bakacaksın..

Maalesef bir işçi emeklisi kadar emekli aylığı alamayacaksın.

Sonuç.

Çalışmakla geçen bir ömür..

İşte bu bizim hikayemiz….

 

Not: Bu yazı 12 Mart 2016 tarihinde afyonbasin.com'da yayınlanmıştır.

Bu yazı 2417 defa okunmuştur .

Son Yazılar