Bu cunta ilk değil, Talat Aydemir'i hatırlayana var mı?..
Hasan ÖZPUNAR

Hasan ÖZPUNAR

AFYON YAZILARI

Bu cunta ilk değil, Talat Aydemir'i hatırlayana var mı?..

12 Şubat 2018 - 09:24

Bu yazı 21 Temmuz 2016 tarihli Kocatepe Gazetesinde yayınlanmıştır.

Türk siyasi tarihinin neredeyse son 60 yılına damgasını vuran darbeler ve cuntaların en son ve en kanlı örneğini topyekün milletin, Cumhurbaşkanımızın, iktidarın ve siyasetçilerin  sağduyusu sayesinde çok şükür atlattık. Ne yazık ki giden 208 can geri gelmeyecek. Onlarda pek çokları gibi ‘’demokrasi şehitlerimiz’’ olarak tarihteki yerlerini alacaklar. 
Türk Milleti darbeler, cuntalar tarihinde pek çok ilklere şahit oldu. Ancak kendi halkına, polisine, askerine silah sıkan, meclisi, karargahları, Cumhurbaşkanlığını bombalayan canileri uzun bir aradan sonra yeniden gördü. Uzun bir aradan sonra yeniden diyoruz zira bundan 54 ve 53 yıl önce bu tür bir kalkışma 2 kez yaşandı. Her şeyi çok çabuk unuttuğumuz gibi bir zamanlar gündeme damgasını vuran Talat Aydemir vakasını da millet olarak unuttuk.
Üstad Mehmet Akif bir şiirinde söyle seslenir;
Tarih”i tekerrür diye ta’rif ediyorlar;
Hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi?

 
***
 Darbeler tarihinin başlangıcı olan 27 Mayıs 1960 darbesi ile iktidardan indirilen DP’nin pek çok önde gelen ismi tutuklandı. Başbakan Adnan Menderes, Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu 1961 yılı Eylül ayında idam edildiler.
15 Ekim 1961'de yapılan seçimler sonrası İsmet İnönü başkanlığında Hükümeti kuruldu. Ülkede kısmen normalleşme dönemi başlamıştı.

 
***
Bu sırada bir grup asker, henüz ihtilalin amacına ulaşmadığını düşünüyor ve askeri yönetimin devam etmesini istiyordu. Bu grubun başında Kara Harp Okulu Komutanı Kurmay Albay Talat Aydemir vardı. 1917 doğumlu olan Aydemir 1956-1959 yılları arasında DP iktidarına karşı darbe yapmak için örgütlenen cuntada çalıştı. 1959 yılında Kore'ye gitti. 1960 Haziran’ına kadar orada kaldığı için 27 Mayıs 1960 ihtilaline katılamadı. Yurda dönünce Milli Birlik Komitesi'nce Kurmay Albay rütbesindeyken Kara Harp Okulu komutanlığına atandı.

 
***
Ordu içerisindeki bu durumun farkında olan Başbakan İnönü, bir kararname hazırladı ve bu gruptaki çoğu subay ve astsubayı doğuda görevlendirdi. Tayin kararları 22 Şubat 1962’de askerlere bildirildi ve ne olduysa o gün oldu. Genelkurmay Başkanı Org. Cevdet Sunay, tebliğ için Talat Aydemir, Selçuk Atakan ve Turgut Alpagut'u karargaha çağırttı. Bu emri Aydemir yerine getirmedi ve diğer iki subay karargaha gitti. Genelkurmay'a giden iki subay hemen tutuklandı.
Bunun üzerine Talat Aydemir, hakim olduğu Harp Okulu'nda alarm verdi. Hareketin parolası Halaskar, işareti Fedailer idi. Harbiyeliler silah kuşanıp avluda toplandı. Harekete geçen Tank Taburu'nun namlusu TBMM binasına çevrilmişti.
TBMM ve Genelkurmay'ı koruması için Ankara çevresinden çağrılan birliklerin çoğunun Aydemir'in safına geçmesiyle ikinci şok dalgası başladı.
Bu arada isyancılarla görüşmeler sürüyordu. Haberciler vasıtasıyla geçen görüşmelerde İnönü; eğer isyancı askerler silah bırakıp kışlasına dönerse ertesi gün kimseye zarar gelmeden hepsini emekliye sevk edeceğinin garantisini verdi. Cuntanın isteği TBMM'nin dağıtılması, hükümetin istifası ve Anayasa'nın askıya alınması yoluyla yönetimin kendilerine geçmesiydi. Devletin bütün askeri ve sivil yetkilileri Köşk'teyken Aydemir'in emriyle hepsi rahatça ablukadan çıktılar ve bu girişimin kırılma noktası oldu.

Görüşmeler sürerken Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı isyancıların safına geçmiş ve Köşk'ün etrafını kuşatmıştı. Akşam olduğunda Hava Kuvvetleri'ne bağlı jetler, Harp Okulu üstünde alçak uçuş yapmaya başladılar. Gecenin ilerleyen saatlerinde pazarlıklarda son noktaya gelindi. Köşeye sıkışan Aydemir, son çare olarak emekli edilmeyecekleri ve yargılanmayacakları konusunda yazılı taahhüt istedi. İsmet İnönü bu isteği kabul etti ve yazılı beyanını Talat Aydemir'e aracılar vasıtasıyla ulaştırdı. İhtilal girişimi kan dökülmeden sona erdirilmiş ve askerler kışlalarına gitmişti. Aydemir 10 Mayıs 1962'de çıkarılan özel af yasasıyla serbest bırakıldı.
22 Şubat'taki darbe girişimi böylelikle engellenmiş oldu.

 

 
***
Ama Talat Aydemir tümüyle pes etmemişti... 1 yıl sonra 20 Mayıs 1963'te tekrar düğmeye bastı ve çıkardığı eski üniformasını giyerek beklemeye başladı. Aynı gece radyodan ihtilal bildirisi okundu. Genelkurmay'a bağlı bir yarbay ve iki muhafız Radyoevi'ni basıp karşı anons yaptı. Orduların bu harekete katılmaması söylendi. Öyle de oldu. Bir saat sonra Harbiyeliler tekrar Radyoevi'ni basıp Yarbay Ali Elverdi'yi tutukladı ve ihtilal bildirisini okudu. Harp Okulu kuşatılmış ve havadan da jetler ateş açmaya başlamıştı. Jetlerin ateşi altında ölenler olmuştu. Talat Aydemir bu yoğun ateş altında karargahı olan okuldan kaçmayı başarmıştı. Gün ağardığında isyan tamamen bastırılmıştı. Geceden geri 8 ölü ve 21 yaralı kalmıştı. Aynı gün öğlen saatlerinden Talat Aydemir'in yakalanmasıyla isyan sona erdi. İsyancıların tutuklanmaları sürüyordu. Cuntaya katılan binden fazla kişi yargılandı. Dava sonunda bütün Harbiyeliler okuldan atıldı. Çoğu darbe girişimindeki rolünü inkar etti ve beraat etti. Sadece Binbaşı Fethi Gürcan ve Albay Talat Aydemir inandıkları darbeyi mahkemede de ısrarla savunmayı sürdürdüler. Mahkemeden ikisi için de idam kararı çıktı.
İsmet Paşa, Aydemir’i bu sefer affetmedi ve idam kararının infaz edilmesi emrini verdi. Talat Aydemir’in yanında yer alan Binbaşı Fethi Gürcan'ın infazı 27 Haziran 1964'te gerçekleştirildi. Aynı gün idam edilmesi beklenen Aydemir’in avukatının itirazı üzerine cezası birkaç gün ertelendi. 5 Temmuz 1964 günü idamı gerçekleştirildi ve silahlı kuvvetler içerisindeki Aydemir cuntası da böylelikle sona erdi.
***
Darbeler ve cuntalar tarihi elbette bunlarla sınırlı değil. 9 Mart 1971-12 Mart 1971, 12 Eylül 1980, 28 Şubat 1997. Her biri ayrı bir inceleme konusu.
Aslına bakılırsa bugün Afyonkarahisar halkının 27 Mayıs 1960 darbesini nasıl karşıladığına dair bir yazı kaleme alacaktım. Zira 15 Temmuz gecesinden bu yana Anıtpark’taki demokrasi nöbetinde bir araya gelen on binlerle bundan 56 yıl önceki darbeden sonra sokağa çıkanların mukayesesini yapacaktık. Artık bir başka yazıya saklayalım.

Bu yazı 2482 defa okunmuştur .

Son Yazılar