Ali'yi çağırın Ali'yi...
Mürşide AYHAN

Mürşide AYHAN

HAYATA DOKUNANLAR

Ali'yi çağırın Ali'yi...

21 Şubat 2018 - 16:50

Çok duymuşsunuzdur ‘’Nerde o eski yağan karlar?’’ dediklerini büyüklerin.  Yağdığı zaman haftalarca kalkmayan adam boyu karları, damların saçaklarından kılıç büyüklüğümde inen buzları… O günlerin zor şartlarını dile getirirken duydukları özlemi… ‘’İnsanoğlu iklimleri bozdu’’ derler,  dinlersiniz… Anlamaya çalışırsınız.  Artık eskisi gibi karlar yağmıyor!

Karın yağması insanlara; her ne kadar olumsuzluk yaratsa da tüm canlılar ve doğa için faydalı yağış biçimidir. Keşke yoksulluk olmasa, bütün insanlar sımsıcak yuvalarında yağan karın mutluluğuna varabilseler…

Ben de, eski kar yağışlarını özlüyor, o günlerin anısını yaşıyorum.   İlk görev yerimde de böyle kar yağdı. Niğde Çamardı; Toros’ların en yüksek tepesi olan Demirkazık eteklerinde kurulmuş bir ilçe…   Ekmek dâhil bütün ihtiyaçlarımızı Niğde’den karşılıyoruz. Yağan kar haftalarca kalkmıyor, ilçenin; çevre köyleri ve Niğde ile bağlantıları kesiliyor, yolları kapanıyordu. 

Daha soba yakmasını beceremezken, ekmeğimizi dar imkânlar çerçevesinde evimizde kendimiz yapmaya çalışıyoruz, küçük kız kardeşimle kalıyorum… Neyse ki Afyon’luyum da göz aşinalığım var ekmek yapımında.  İlçe ve köylerindeki kadınlar; kış ekmekleri adı altında güzden;  geceli gündüzlü uğraşarak iki ya da üç gün süren imece usulü yufkalar yapıyorlar. Üst üste yığılan kuru yufkaları,  kış boyu ıslatarak,   tüketiyorlar. Yani ekmek almak gibi bir dertleri yok.  Başka köylerde görev yapan erkek arkadaşlarımızın; ekmeksiz kalmaları ve köylünün bundan haberi olmaması üzücü bir durum. ‘’Köyün bakkalının ne kadar bayat bisküvisi varsa biz bitirdik’’ diye bizler kadar şanslı olmadıklarını dile getirdiklerinde,  o zamanlar   ‘’ bunları bulduğunuza şükredin’’ demiş işi gırgıra vurmuştuk.

Göreve başlayalı bir ay kadar olmuştu. Geceden yağan kar sabaha kadar elekten elercesine ince ince yığdırmış.  Kar yağdığı gün okul tatil edilmiş, hiç haberim olmadığı için, ilçenin en uzak mahallesindeki evimden çıkıp ( evimi ilk tuttuğumda bulamamıştım.)  dar sokaklara birde damların kürünen karları eklenince Eskimoların igloo dedikleri evlerinin arasından gidiyorum zannettim. Gelen gidenin açtığı; bir kişinin ancak geçebileceği kar kanalları, ana caddeye kadar sürüyordu. Okuluna giden küçük çocuklar bu kanalın içinde kaybolurken, tek sıra halinde yürüyen insanların sadece başları görünüyordu.

Ana caddenin virajlı, keskin sarp yokuşu çarşıya kadar uzanıyordu. Buz tutmuş yerlerin üzerene yağan diz boyu kardan, kayıp düşmemek için bütün gayretimle dikkatli yürüyordum. Birkaç kere düşme tehlikesi atlatarak okula vardığımda;  okulun kar tatili olduğu için kapalı olduğunu söylediler. Ben neyse de;  öğrencilerin çoğu yakın çevre köylerden yürüyerek geliyorlardı. Hepsinin de yarı bellerine kadar ıslanmış, soğuktan buz tutma derecesine gelmiş pantolonları ile üst üste giydikleri kıyafetleri yüzünden olduğundan daha şişman görünen, bu yüzden yürümesi güçleşen ortaokul, lise öğrencilerinin, elleri yüzleri kıpkırmızı olmuş, neredeyse uyuşmuştu. Bin bir zorlukla gelen çocuklara da ‘’okul tatil geri dönün’’ dediler. Yavrucuklar ısınamadan geldikleri yollardan gerisin geri gittiler. Hâlâ üzülürüm…

Ertesi gün,  kar şiddetini arttırarak yağmaya devam etti. ‘’Okul tatildir’’ diye gitmedim. Tatil değilmiş.  Okula neden gelmediğim sorgulaması ile karşı karşıya kalmıştım. Öyle kafama göre iş yapamazmışım. Dilekçe ile kaymakamlığa başvurarak bir gün mazeret izini almak zorunda kaldım. Haberleşme yok, telefon yok, küçük bir ilçe diye radyo’da haberlerde adı bile geçmiyor.

Dört gözle beklediğimiz dönem tatilimiz geldi. Ailemize duyduğumuz özlemden, bir gün bile kalmaya niyetimiz yok. Yollar bir haftadır kapalı. Dua ediyoruz ki tatil olmadan açılsın yollar. İlçede görev yapan bütün öğretmenler memleketlerine gidecek.

Normal günlerde sabah erkenden giden Çamardı otobüsü, akşam dönüyor. Günde bir kere…  Kar yüzünden bir haftadır çalışmıyor, umutla tatil sabahı;  otobüsün yanına geldik bütün öğretmenler. Şoför nazlanıyor.’’Yol açık mı, değil mi?’’ haber bekliyor.  Niğde’den ‘’Resmi Hizmete Mahsustur’’  yazılı bir aracın geldiğini görünce, ‘’yol açık’’ diyerek rica minnet öğleye doğru bindik otobüse.  Birkaç kişi de yerli halkından binen oldu,  doldu otobüs.

Birde Ali var. Yirmili yaşlarda bir delikanlı ama hareketleri normal değil. Ali, ilçenin sevilen delisi… Ali’yi gördüğün zaman yüzünüzde belli belirsiz bir neşe, gelir oturur.  Hep güler Ali,  gülmeyi acılarına pansuman yaparcasına, güler gezer.  Niğde’ye giden resmi özel bütün araçlara biner, gider; geri gelirdi.  Akşama kadar gidiş gelişlerinin sayısı belirsiz. Ne zaman gider ne zaman gelir bilemezsiniz. Hep ortalıkta görürsünüz. Bazen şarkı, türkü söyler, bazen kendi kendine konuşur güler…

O da bindi otobüse, otobüs çok kalabalık olduğu için, şoför inmesini istedi, ‘’Bu karda kışta senin ne işin var, hem otobüs dolu’’ diyerek kızdı. İnmedi Ali. ‘’bende gideceğim’’ diye tutturdu.  Zorla yaka paça attı araçtan şoförümüz. . Kapıları örttü. Arkamızdan bağırıyordu Ali, elini kolunu kaldırarak götürülmediğine isyan ediyordu.

Otobüsümüz çok yavaş ilerliyordu, yürüsek ondan hızlı giderdik.  İlçeye 24 km uzaklıkta olan rakımı 1720 metre olan Bulduruç’a geldiğimizde otobüsümüz yokuşu çıkarken kaydı, yol düzeyinden aşağıda olan şarampole girdi. Hepimiz merak içinde indik araçtan. Dağın başı, manzara çok güzel, uzaklarda belli belirsiz görünen köyler, yamaçlar karla kaplı ve gözlerim kamaşıyor beyaza bakmaktan. Bütün iyimserliğim üzerimde.  Kara saplanan otobüsü çıkarmanın mümkünü yok. Saatlerce uğraştılar. Hava kararacak. Hâlâ biz Bulduruç’tayız.   İlçeli birkaç kişi şoföre söyleniyor, ‘’Ali’yi indirmeyecektin araçtan, Ali’nin ahtı tuttu’’ diye ‘’Ali’yi çağırın Ali’yi’’ sesleri arttı. . Şaka yapıyorlar sandım. Otobüsün lastikleri karda patinaj yapıyor, herkes araca yükleniyor bana mısın demiyor?  Her başarısız girişimin sorunda ‘’Ali’yi çağırın Ali’yi’’ deniyor başka bir şey söylenmiyor.

Bana asırlar gibi uzun gelen bir bekleyişten sonra, Çamardı’ndan gelen özel bir araçla Ali getirildi. İnanılması zor Ali, zafer kazanmış,  muzaffer komutan edasıyla otobüse bindi mutlu bir şekilde…  Otobüs kurtarıldı kaydığı yerden. .  Yaklaşık bir saatte gideceğimiz yolu Ali’yi küstürdük diye dört beş saatte ancak gittik.   Ali’yi kızdırmak, küstürmek o gün yapılan işlerin ters gitmesi demekmiş.

Başka köylerde de rastladım Ali gibilerine, toplumun dışına atılmamış, sahiplenilmiştir.  Onlara hoşgörüyle yaklaşılmıştır.  Hatta birazda veli zat gibi görülmesinin temelinde İslami hassasiyet vardır. Allah’ın sevgili kullarıdır onlar…

Bu yazı 2943 defa okunmuştur .

Son Yazılar