Konuşan gece...
Nail AZBAY

Nail AZBAY

YAZIYOR...

Konuşan gece...

09 Şubat 2018 - 15:34

Karanlık ve soğuk bir ayazın hâkim olduğu bir gecenin koynundayım. Titrek bedenimden kopan küçük adımlarla, benden çok evvel oraya uğramış ve bütün ağaçları çırılçıplak soymuş bir yol kenarındayım. Toprak üzerine serpiştirilmiş kaldırım taşlarının aralıklarında öbeklenmiş su birikintisi sert bir buz kütlesi olarak gözüme ilişiyor. Az ötemdeki sokak lambasından kopup buz kütlesine çarpan sarımtırak bir parlaklık, kendisini hissetmemeye başladığım yanağımı yalıyor. Gecenin sessizliğini ise postallarımın taşlara dokunuşu bozuyor.

Bedenim üşürken bu kimsesiz gecede, ruhum o köşeden o köşeye savruluyor.

Güzel bir türkü mırıldanmak istiyorum.

Beceremiyorum.

Susuyorum.

Ben susuyorum gece konuşuyor.

“Birazdan tüm insanlık uyuyacak, ben ise bir başıma, bir başına kalmışlarla baş başa kalacağım. Kim bilir, nöbetimi güneşe devredinceye dek, kaç günaha, kaç katliama şahit olacağım? Kim bilir hangi bedenler günahın koynunda gayri meşru günahsızlar doğuracak? Hangi köşede bir masum çaresizlikten, açlıktan ağlayacak, bilmiyorum. Hangi yuvasız sabaha dek benimle birlikte sokaklarda titreyecek, bilmiyorum.  Hangi yoksul evine bir ekmek götürmek için kenarlara atılmış donmuş ekmek kırıntılarını avuçlarında ısıtıp evinin yolunu tutacak, bilmiyorum. Hangi ülkede savaş çıkacak, hangi analar hangi çocuklar ölecek, kimler öksüz yetim kalacak, bilmiyorum. Hangi asker, hangi polis bir zalimin namlusunun ucunda olacak, bilmiyorum. Kim, kimin yarınlarını çalacak planlar düzecek, bilmiyorum.  Bu gece, nasıl sabah olacak bilmiyorum. Saba olacak mı, onu da bilmiyorum.”

Esasen bende bu gece gibiyim.

Gecem sabahıma kavuşacak mı bilmiyorum.

Görecek bir sabahım, içimi ısıtacak bir güneşim daha var mı, esasen bunu da kestiremiyorum.

Kaç günahım daha olacak?

Kaç günahkarla daha tanışacağım?

Kaç kravatlı zalime daha katlanacağım?

Evine ekmek götürmek için ayaz soğuklarda çöp tenekelerinin yanı başında kaç yoksulla daha karşılaşacağım?

Kaç ananın yavrusuyla ayrılışından yükselen acıya tanık olacağım?

Kaç sevgilinin, nişanlının yarınlarına sıkılmış bir kurşunla karşılaşacağım?

Kaç çocuğun daha öksüz, yetim kalışını görecek bu gözlerim?

Kaç ülkenin daha üzerine bombalar yağdığını, kaç bedenin daha parçalandığını duyacağım?

Bütün bu soru işaretleri sessiz gecenin tüm sessizliğini bozarak üzerime devriliyor.

Altında kalıyorum.

Dayanamıyorum.

Boğuluyorum.

Eziliyorum.

Ölüyorum.

 

23 Aralık 2016 – Gazete 3, Köşe Yazısı

Bu yazı 1885 defa okunmuştur .

Son Yazılar