Limitsiz Yaşam / Nick Vujicic
Oğuzhan SAYGILI

Oğuzhan SAYGILI

KİTAPLARLA SÖYLEŞİ

Limitsiz Yaşam / Nick Vujicic

04 Nisan 2018 - 14:15

Ülkemizde kişisel gelişim uzmanlarına/kitaplarına karşı önyargı had safhadadır. Kim bilir belki bu söz konusu yargıyı keskinleştiren sebepler hiç de az değildir. Kitaplardaki nasihat içerikli mesajlar, teorik olarak bilinenlerin sürekli vurgulanması, ayakları yere basmayan üslupta üst perdeden konuşulması, kaynağı belli olmayan şehir efsanesi tarzı anekdotların neredeyse her kitapta karşımıza çıkması ve en önemlisi de biyografi türüne müracaatın az olması istenmeyen önyargıyı beslemektedir.
 
31 yaşındaki kişisel gelişim uzmanı Nıck Vujıcıc’ın başlıkta ismi zikredilen kitabı diğer klasik kişisel gelişim kitapları türündedir.[1] Ancak kitabın kahramanının oldukça sıra dışı yaşantısı kendisini uzaktan-yakından tanıyan, bilen, etkinliklerine katılan, herkesin dikkatini çekmektedir.
 
NİCK VUJICIC KİMDİR?
 
Nick Vujıcıc, 1982’de Avusturalya’da sosyo-ekonomik düzeyi orta halli bir evde, doğuştan elleri ve kolları olmayarak dünyaya gelir. Annesi hemşiredir. Çok sık karşılaşılmayan bir durumdur, gerek ailesinin gerek kendisinin bu duruma uyum sağlaması hiç de kolay olmamıştır.[2] Yazarın Avusturalya yıllarına umutsuzluk ve ruhsal çöküntü hâkimdir. Anne-babanın yaşadığı hayal kırıklığı kolay atlatılamayacak boyuttadır. Bir ara çocuklarını evlatlık vermeyi bile düşünürler. Nick zaman zaman intiharı düşünmektedir. Ciddi bir intihar teşebbüsünde bulunur. Nick 12 yaşındayken ABD’ye taşınırlar. Orada imkânlar daha geniştir. 15 yaşından itibaren kendi ayakları üzerinde durmaya çalışır. Örgün eğitimini aksatmadan hem de karma okullarda tamamlar.
 
Bugün yazar, kendi ihtiyaçlarını neredeyse başkasına muhtaç olmadan karşılayabilen, yüzme bilen, sörf yapabilen, kaykaya binebilen, bilgisayar ve klavye kullanabilen, bilardo oynayabilen, her türlü sosyal etkinlikten geri kalmayan bir kişidir. Hayata tutunduktan sonra Nick, yaşadığı zorlukları ve mutluluk iksirini nereden bulduğunu, birbirinden farklı ülkelerdeki binlerce kişiye anlatma yolunu tutar. Artık bir kişisel gelişim uzmanı, bir aktivist olarak birbirinden farklı 19 ülkenin hastane, ibadethane, yetimhane, okul, hapishane, stadyum ile toplantı salonlarında başarı ve mutluluğun formülünü anlatmaktadır. Konferansları ve hayatını konu alan DVD’ler birçok ülkede satılmaktadır. Başrolünü kendisinin oynadığı“Kolları Olmayan Adamın Tek Arzusu” filminde de yazarın başarıları anlatılmaktadır.
 
Gerek ailesi gerekse yazar inançlı-dindar biridir. Hep beraber sürekli dua ederler. Kilise’nin müdavimlerindendir. Umutsuzluktan umuda yolculuğunun başlangıcını Nick, “…sonunda bir çocuk olarak, Tanrının bizimle tek yoldan konuşmadığını anladım.” sözleriyle dile getirir. Diğer seçenekleri inceler. Sonunda aradığı cevabı bulur. Şükür ve tevekkül neredeyse kitabın her sayfasında vardır. Nick, sık sık Tanrının insanlara kaldıramayacağı yükü vermeyeceğini belirtir. Joni Eareckson Tada’nın “Sevdiğim Tanrı” kitabını önce annesi sonra da kendisi okur. Tada ile kader birliktelikleri vardır yazarın. Joni, 17 yaşında atletik bir yüzücüyken bir dalış esnasında boynunu kırarak felç olur, yaşadığı zorlukları kitabında anlatır. Nick gibi binlerce engelli ve yakınının sorduğu sorunun cevabının bir bölümünü Tada’nın kitabında bulur.“Atılan bir kurşun dahi hedefine kilitlenmiş giderken, bunun benim başıma gelmesi, bana yaratıcının hakkımda bir planı olduğunu gösteriyor.” Buna inanması ve bu yaklaşım çerçevesinde yaşantısını sürdürmesi hem günlük hayatını daha kolaylaştırır, hem de hayatta daha da mutlu olmasını sağlar.
 
Türk toplumunun önemli zaaflarından biri de bu alışkanlıklardır.  Ebeveynlerin çocuklarını aşırı koruma güdüsüyle yetiştirmesi ve bunun sonucunda gençlerin, tembel, hantal, mesleksiz yığınlar haline gelmesine neden oluyor. Normal şartlarda dahi çocuğuna aşırı merhamet gösteren büyüklerimiz, özellikle engelli çocukların bakımında, yetiştirilmesinde daha fazla koruyucu davranıyor. Böyle olunca engellilerin önemli bir bölümü hem bir ömür birilerine bağımlı yaşıyor, hem de hayatı kendine zindan ediyor. Nick’in cesareti dikkat çekmektedir. Ailesinin korucuyu yaklaşımına başta kendisi karşı çıkmaktadır. Günlük ihtiyaçlarını kendi karşılaması noktasında bazı pratik davranışları kolaylıkla yapar.[3]
 
Müellifin, kendisine olan özgüveni gözlerden kaçmamaktadır. Yazarın yaklaşımı yer yer vaaz veren din adamı, nasihat eden öğretmen gibi görülebilir. Hayatımızı mutlu kılma noktasında Nick’in önerdiği şeylerin hemen hepsini bilsek de, Nasreddin Hocanın hikâyesindeki gibi eşekten düşen benim halimi anlar misali, engelli birisinin ağzından çıkan bu öneri ve nasihatler daha tesirli olsa gerektir. Eseri okuyan birisinin, Nick’in yazarlık yönünü cılız bulması muhtemeldir. Ancak görselliğin ön planda olduğu bu çağda Nick’in sosyal yönünün gelişmiş olması dikkat çekicidir. Kolları ve bacakları olmayan insanlarla empati kurmak için dahi bu tarz kitapların okunması gerekmektedir.
 
[1] Nıck Vujıcıc, “Limitsiz Yaşamı” 224 sayfa, 2012, İstanbul, Mihenk Kitap 
[2] Bu konuda paylaşacağım iki anekdotun yerinde olduğunu düşünüyorum. Bir yakınımdan dinlemiştim. Televizyonda haberlerde izlemiş. Sanatçı Kemal Sunal’ın vefat haberini duyan annesi ağlarken şöyle demiş: “Allahım bula bula benim oğlumu mu buldun? Niye benim oğlum?” Bir arkadaşımın annesi kanser olduğu için onkoloji hastanesinde uzun süre tedavi olmuştu. Annesinin durumu dolayısıyla hastane ve doktorlara hemhal olan arkadaş, bazı hasta yakınları sık sık doktorlara şu soruları yöneltiyormuş: “Hastamız niye bu hastalığa tutuldu?, Biz de bu hastalığın emarelerinden hiçbirisi yoktu. Bu hastalık bize nasıl bulaşmıştır? Neden biz? vs..” doktorun verdiği cevap da ibretlik: “Bu sorunun cevabı tıbbın dışındadır”
[3] Nick’in kendi adına kurduğu
 http://nickvujicic.com, /http://www.lifewithoutlimbs.org/ sitelerde bol miktarda görsel malzeme mevcuttur.

Bu yazı 2263 defa okunmuştur .

Son Yazılar