Gerçek denen bilmece...
Prof. Dr. Ahmet İNAM

Prof. Dr. Ahmet İNAM

YAZIYOR...

Gerçek denen bilmece...

15 Mayıs 2018 - 09:48

Gerçeğin bir çok yüzü olduğu gerçeğinin gerçek olup olmadığı elbette tartışmalıdır. Dünya gezegeninde yaşayan insanlar olarak gerçek, hep bizimle ilişkisi açısından görünür bize. Yaşantılarımızla kavranır. Algılarımızda, düşüncelerimizde, beklentilerimizde, duygularımızda, düşlerimizde bulunur.

Yaşantılarımızla ulaşabildiğimiz gerçeğin "dışında", "ardında", o gerçeği yaşantılayabilmemize olanak sağlayan mutlak bir gerçeğin olduğunu düşünen, örneğin Kant gibi düşünürler vardır. Gerçeğin, yaşantılarımızla, yaşantılarımızdan devşirdiğimiz bilgimizle sınırlı olduğunu düşünmek dar görüşlülük belirtisidir. Gerçek, şu anki deneyimlerimizle, geçmişte edinmiş olduğumuz bilgi birikimimizle kuşatılamaz, mutlaklaştırılamaz. Gerçek, adım adım keşfedeceğimiz, bir anlamıyla oluşturacağımız, bitimsiz yaşantılarla kendini bize sunar. Sürekli olarak yeni yüzünü gösterir. Belki bütün bu görünüşlerinin "ötesinde", hiçbir zaman bilemeyeceğimiz, şu ya da bu biçimde yaşantısına asla sahip olamayacağımız bir gerçek vardır. Böyle bir gerçeğe inanırım. Yaşantılayamadığımız gerçek, öyleyse ya hiçbir zaman ilişki kuramayacağımız ya da henüz ilişki kurmadığımız gerçektir.

Diğer insanlarla birey olarak birlikte yaşamaktan, benzer bedensel ve ortak çevreyi paylaşmaktan kaynaklanan ortak gerçekliğimiz, kültür yaşamımızın, ortak değerlerimizin, etik ve estetik boyutlarıyla ortaya çıkmasında etkin olur. Bilim bu ortak gerçeklik tabanında işleyişini sürdürür. İnsanlar arasındaki her türlü iletişim, bu ortak gerçeklikten beslenir.

Bu ortaklık tabanında, gerçeklikle ilişkim, bulunduğum nokta, baktığım açı ve tutumumla yürür. Gerçek, durduğum noktadan görünür, (yaşamım boyunca hep bir noktadan bakarım; bu "bir nokta" hep aynı nokta demek değildir!) Bu açıdan bakılınca, belki de gerçeği ikiye ayırabiliriz: a) İç gerçek b) Dış gerçek. İç gerçek kendi iç dünyamda ortaya çıkar: Düşler, düşünceler, duygularla. Örneğin, ağrım, can sıkıntım, yaşantılayabildiğim salt bana özgü duyular,duygular. Diş ağrım, duyuyor, acı çekiyorsam gerçektir; düşlerim yaşantımın konusu olduğu için gerçektir. Dış gerçeklik, öteki insanlarla üleşebilme olanağımın olduğu, yine de bulunduğum nokta, bakış açım ve tutumumla bütünleşen yorum gücümle farklı yüzlerini görebileceğim gerçekliktir.

Gerçeklik, kendini keşfedip, icât edecek insanlar bekler. Sanat, bilim ve düşünce odağında her türlü insan yaşantısı, gerçeğe açılan pencere ve kapıları işaret edebilir.

Bu yazı 1828 defa okunmuştur .

Son Yazılar