Tarih ne işe yarar?..
Ramazan BALKAN

Ramazan BALKAN

TARİH YAZILARI

Tarih ne işe yarar?..

06 Mart 2018 - 11:03

Not: Bu yazı, 25 Haziran 2012 Pazartesi günkü Kocatepe Gazetesinde yayınlanmıştır.

 

 “Akıl bu ya! Ben eskiden tarih ilmine hiç önem vermezdim. ‘Bilinmezse ne olur, lüzumsuz ve faydasız. Yalnızca bir bilgiçlikten ibarettir’ der de adeta bilinmesiyle bilinmemesini bir tutardım.


Böyle düşünmeye hakkım da vardı ya! Çünkü bizde, tarihe dayandırılarak hiçbir hakkın, genel veya özel korunduğunu, tarihle yeniden hak kazanıldığını veya siyasi ve milli olarak bir intikam fikrinin (tarihle) beslendiğini yetiştiğim asır içinde görmedim. 


Ancak yaşadığım şu son tecrübelerden sonra aklım başıma geldi de anladım ki, meğer iş öyle değilmiş. Tarih o kadar önemliymiş ki, tarih bilinmezse devlet gemisinin dümeni istenilen tarafa yönlendirilemezmiş.”


Yukarıda verdiğimiz alıntı, 1877/78 Osmanlı-Rus Savaşı’nda Osmanlı Anadolu Orduları komutanı Gazi Ahmet Muhtar Paşa’nın özel kalemi olarak görev yapan Mehmet Arif Bey’in “Başımıza Gelenler” isimli kitabından alınmıştır. Başımıza Gelenler isimli hatırat yakın tarihimiz açısından bir ibret levhası iken, yazarın kendi açısından yaptığı özeleştiriyle, tarih biliminin önemini vurgulanmıştır. Nitekim Mehmet Arif Bey’in önsözünde kaydettiği; “tarihle yeniden hak kazanmak” veya “siyasi ve milli olarak bir intikam fikrinin (tarihle) beslenmesi” tespitleri adeta günümüz Türkiye’sine ışık tutuyor.


Bunun son örneklerinden birisi de geçen ay içinde yaşandı. Gazeteci-Yazar Mustafa Armağan’ın editörlüğünde yayınlanan Derin Tarih isimli aylık tarih dergisinin ilk sayısında; 15 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkan M. Kemal gerçeğinin önünü kesmek için “19 Nisan 1919’da Trabzon’a çıktım” başlığı ile yayınlanıp, M. Kemal’den önce Kazım Karabekir’in Anadolu’ya geçtiği vurgulandı. Bu başlıktaki mantık; “tarihle yeniden hak kazanmak” veya “siyasi ve milli olarak bir intikam fikrinin (tarihle) beslenmesi” türüne örnektir.
Buna benzer; “tarihle yeniden hak kazanmak” veya “siyasi ve milli olarak bir intikam fikrinin (tarihle) beslenmesi” türünde yayınlar yeni değildir. Bizim gençlik yıllarında okuduğumuz; Yalan Söyleyen Tarih Utansın, Lozan Zafer mi Hezimet mi, Son Devrin Din Mazlumları, Ulu Hakan Abdülhamit Han, Bir Başka Açıdan Kemalizm gibi yayınlar hep bu amaçlara hizmet etmiştir.


Bu yayınların neticesinde; “Lozan, zafer değil hezimettir. Sevr, halkların özgürlüğünün belgesidir. M. Kemal İngiliz ajanıdır ve Çanakkale’deki rolü büyütüldüğü kadar önemli değildir. I. Dünya Savaşı’nda Suriye Cephesi M. Kemal’in yüzünden çökmüştür. Kurtuluş Savaşı antiemperyalist bir savaş değildir, hatta Kurtuluş Savaşı diye bir savaş bile yoktur. İstiklal Mahkemeleri bir milyon kişiyi asmıştır. Türkiye Cumhuriyeti, millete rağmen kurulmuştur, millete rağmen bugüne gelinmiştir. Milletin dini inançları laisizm adı altında değiştirilmeye çalışılmıştır” tarzında bir takım düşünceler toplumda yayılmış ve kabul görmüştür.


1919 yılı şartlarında tarihsel sürecin farkında olmayarak; saltanattan veya hilafetten yana tavır koyanlar ya da Kurtuluş Savaşı’nın mümkün olamayacağı kanaatiyle ABD veya İngiliz mandası peşinde koşanlar pek tabi ki yanıldılar. Günümüzde, onların bu yanılgılarından ders çıkarmak yerine, onların yanılgılarının peşinden giderek; “tarihle yeniden hak kazanmak” veya “siyasi ve milli olarak bir intikam fikrinin (tarihle) beslenmesi” amacı için tarih bilimi kullanılıyor. Neticede; tarih kullanılarak, Kurtuluş Savaşı’nı başlatan aslında M. Kemal değildir aşamasına gelindi.

Bu yazı 2706 defa okunmuştur .

Son Yazılar